Müdür iyice dağıttı. Kaporta, şanzıman, motor bir şey bırakmadı. Resmen “Evet” sendromu yaşıyor. Hatırlarsınız, papağan gibi ezberlediği yalan olan “tek adamlık” üzerinden kampanya yürütürken, Allah ona bir radyo programında hakikati söyletmiş, (gaf falan değil) “Başbakan başka partiden, Cumhurbaşkanı başka partiden olursa asıl o zaman kavga çıkar, sıkıntı oluşur” demişti. (Öyle ki partisi içinden “Başkan Allah’ını seversen referandum bitene kadar sus, bizi batırıyorsun” eleştirilerine maruz kaldığı medyaya yansımıştı.) Sonra bir müddet “tek adamlık” teranesini sürdürdükten sonra Pazartesi günü İnegöl’deki konuşmasında yine ayarları direksiyonu çift başlılığa kırmış, “yeni sistem çift başlılık getirir” demiş. Bir gün “tek adamlık olur” diyor, aradan yirmi dört saat geçmeden “Bu sistem çift başlılık getirir” diyor. Bence müdürün beynini iki tilki yönetiyor! “Acaba Cumhur-Başkanlık sisteminde olduğumuzu, Parlamenter sisteme geçeceğimizi mi sanıyor?” diye de sormadan edemiyor insan.

     Her şeyi dağıttı dedik ya, müdür freni patlamış kamyon gibi kendisini kontrol edemiyor, ne yapsın elinde değil. Geçen gün de “Tayyip bütün lokantaları kapattırabilir” diyor. Benim çay zaafımı bilirsiniz dostlar. Onun için lokantaları kapatması çok da mühim değil, çayhanelere dokunmadıkça benim için sorun yok!

     Referandum sayesinde hayatında kullanmadığı kadar dini terimleri kullanıyor, yorumlarda bulunuyor. “Başkanlığın İslam’a aykırılığı”ndan tutun, “Yüce Yaradan”a. “evet verenin altına gireceği vebal”den tutun, “teklik Allah’a mahsus”a…

     “Evet” sendromuna tutulan sadece müdür mü? Elbette değil, teşkilatına da sirayet etmiş. “Hayır” mitinginde konuşan müdürün bir ilçe başkanı da mikrofonu eline aldığı gibi, havanın güzel olmasını yorumlayarak, “Bakın Allah da bizden yana, böyle güzel bir gün ‘Evet’in habercisidir” diyerek kendilerini dinlemeye gelen küçük de olsa kitlenin buz kesmesine sebep oldu.

     Referandum, müdürü (geçici olduğunu bilsek de) bambaşka bir karaktere soktu; tıraşladı, hizaya getirdi, mülayimleştirdi. Cumhurbaşkanımızın muhtarlar ile yaptığı toplantıları eleştirip aşağılıyordu, şimdi kendisi de muhtarlarla programlar yapmaya başladı. Muhtarlara hitap ederken de “Tayyip muhtarlıkları kaldırabilir” diyor. Bizim müdür çok mahir, yalan onun için çerez! “Her şey sandıktan ibaret değildir” diyordu, “Söz milletindir” (milletin, 7 seçim kendisini gömdüğünü unutturmaya çalışarak) diyor.

     Çok iyi biliyor ki 16 Nisan referandumunda “Evet” çıkması durumunda, seçkinlerin, iltimaslıların, elitlerin, darbecilerin, küresel muktedirlerin vesayeti bitecek, Anadolu’nun, milletin bizatihi sözü ve değerleri tesis edilecek, geçerlilik kazanacak. Böyle olunca kendi zihniyetinin seçilme şansı sıfıra düşüyor. Bukalemun gibi şekilden şekle, renkten renge girmesi bundandır.

     Hatırlayın, ne diyordu ÇYDD eski Başkanı (ışıklar içinde yatsın!) Türkan Saylan? “Biz asılız, dolayısıyla bizim istemediğimiz bir şeyin bu ülkede olması mümkün değil.”

     Peki, Recep Tayyip Erdoğan ne diyordu? “Bu ülkede milletin gücünün üstünde bir güç ben tanımadım bugüne kadar.”

     Millet de “Darbe sever sistemden, darbe savar sisteme geçiş için ‘Evet’ diyoruz.” diyor…