İsrail’de 1 Kasım tarihinde yapılan seçim sonuçlarına göre, Netanyahu liderliğindeki aşırı sağ blok 120 sandalyeli mecliste 64 milletvekili kazanarak açık bir zafer elde etmişti. O tarihten itibaren yeni hükümetin kimlerden oluşacağı ve nasıl bir karakter sergileyeceği merak edilmekteydi.
29 Aralık itibariyle bu merak giderilmiş oldu. Zira Knesset’teki güven oylaması öncesi yeni kabinesini takdim eden Netanyahu, her birinin kerameti kendinden menkul bakanlarını açıkladığında İsrail siyasetini takip eden herkesin üzerinde mutabık kaldıkları yegâne görüş şu oldu:
-İsrail siyasi tarihinde şimdiye kadar ki en sağcı ve aşırıcı hükümet…
Peki Netanyahu, sonunda kendisini de yemesi muhtemel böyle bir canavarı neden yarattı?
Netanyahu kurt bir politikacıdır. 1996’dan beri İsrail siyasetini ya doğrudan yönlendiriyor ya da dolaylı olarak etkiliyor. Kendisi şimdiye kadarki en uzun süre başbakan olarak görev yapan isim. Üçüncü kez geri dönüş yaparak altıncı dönem başbakanlık için koltuğa oturdu.
Yani bir şey yapıyorsa mutlaka bir hesabı vardır. Bu hesap ülkesini yakıp kavuracak olsa da, nihayetinde onu içinde bulunduğu cendereden kurtaracaksa her şey mubahtır.
Hatırlanacağı üzere, Netanyahu hakkında her biri farklı konularda olmak üzere dört ayrı yolsuzluk davası yürütülmekte. Bunların arasında görevi kötüye kullanmaktan, devlet malını zimmetine geçirmek ve kamu ihalelerine müdahale edip çıkar sağlamaya kadar ağır ithamlar mevcut. 2016’da başlayan soruşturmalar neticesinde polisin ulaştığı somut deliller neticesinde başsavcılık 2019 yılında Netanyahu hakkında dava açılmasına karar vermişti.
Bir önceki başbakanlığı döneminde başlayan dava sürecinde mümkün mertebe mahkemeye gelip ifade vermekten imtina etse de, 2021’de koltuğunu kaybetmesiyle bu imtiyazından mahrum kalmış ve mahkeme huzuruna çıkıp ifade vermek durumunda kalmıştı.
Dolayısıyla ne olursa olsun başkanlıkta kalıp, yargı dokunulmazlığı zırhı sayesinde bu davalardan kurtulmak en makul seçenek olarak görülmektedir. Aksi takdirde karşı blokun, yapılacak bir yasal düzenlemeyle onu siyasetin dışına itmesi ve kuvvetle muhtemel parmaklıkların ardına yollaması mümkün olabilecektir.
Hal böyle olunca Netanyahu’nun; Itamar Ben Gvir gibi hakkında ırkçılık ve ayrımcılık suçları nedeniyle hüküm bulunan, yasaklı Kahanist partinin ardılı birinin veya hakkındaki yolsuzluk davasından hüküm giyen ve mevcut kurallar gereği bakan olması mümkün olmayan köktendinci Shas partisi lideri Aryeh Deri’nin bakan olarak ataması düşünülenin aksine hiç de zor olmamıştır.
Hatta bu iki siyasetçi için özel yasal düzenleme yapılarak, işler kılıfına uyduruldu bile.
Evet, Netanyahu sırf başbakanlık koltuğunda kalabilmek için kendi eliyle bir canavar yarattı. Ne var ki bu canavarın çok kısa bir süre içerisinde kendi yaratıcısını da yutması ihtimali çok yüksek. Çünkü egosu bu kadar şişkin olan ve kendinden başkasını düşünmeyen bir tek Netanyahu değil.
Zira Netanyahu’nun koalisyon ortakları dünyanın kendi çevrelerinde döndüğünü düşünüyor. Oysa İsrail, özellikle Abd ve diğer batılı devletlerin veya uluslararası örgütlerin zımni veya açık destekleri olmasa mevcut işgal politikalarını bu kadar kolay yürütemez. Ve bu güçler de her ne kadar İsrail’in bekasına halel getirmek arzusunda olmasalar da, Netanyahu ve avanesinin muhtemel politikalarından hiç memnun gözükmüyorlar.
Bunlara bir de içerideki kurucu elitlerin memnuniyetsizliği eklenince, Netanyahu’nun yeni hükümetinin (canavarının) uzun ömürlü olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. Bu durumda Netanyahu; ya dış destekçilerle ve içerdeki elitlerle anlaşıp onu başbakanlığa getiren ırkçı ve köktendinci ortaklarından kurtularak yoluna mutedil aktörlerle devam edecek ya da kendisine yönelik meydan okumaya rest çekip ülkesini büyük bir mücadele sahnesine çevirecektir.
Tabi bu durumda kazanan asla İsrail halkı olmayacaktır.
Bakalım önümüzdeki günler bize ne gösterecek?