Lübnanlı Şii aktivist Lokman Selim, kendisinden haber alınamadığının açıklanmasından bir gün sonra sabah saatlerinde aracının içinde öldürülmüş halde bulundu.
Selim, Hizbullah karşıtlığıyla biliniyor, ekonomik krizi ve kötü yönetimi protesto için düzenlenen gösterilere destek veriyordu.
İran destekli örgütün Lübnan siyasetini tamamen ele geçirmeye çalıştığını ve rakiplerini sindirmek için korkutma taktikleri uyguladığını söylüyordu.
Geçen yaz Beyrut Limanı’nda meydana gelen ve onlarca kişinin öldüğü patlamadan Şam rejimini ve Hizbullah’ı sorumlu tutmuştu.
Dolayısıyla cinayet sonrası oklar doğrudan örgüte yöneldi.
Selim’in kız kardeşi, Lübnanlı aktivistin Hizbullah tarafından öldürüldüğüne inandığını ifade eden açıklamalarda bulundu.
Katilin kim olduğunun bilindiğini ve Lübnan yargısına güvenmediğini söyledi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın oğlunun sosyal medyada cinayetle ilgili yaptığı yorum ve örgüt taraftarlarının sevinçlerini dile getirdikleri paylaşımlar da Lübnanlı aktivistin Hizbullah tarafından katledildiği kanaatini güçlendirdi.
Cevat Nasrallah, Selim’in katledilmesinin ardından “Bazılarının kaybı gerçekte Allah’ın hesapsız bir lütfu ve kazançtır. Pişman değiliz” dedi.
Hizbullah liderinin oğlu tepkiler üzerine paylaşımını silse ve Selim’in öldürülmesini kastetmediğini öne sürse de bu açıklama cinayetin itirafı ve örgüt karşıtlarına gözdağı olarak algılandı.
Ülkenin dört bir yanına yayılan ve Lokman Selim’in desteklediği protesto gösterilerinin başında Hizbullah militanları sahaya inip göstericileri dövmüş, örgüt medyasında “Kellelerinize dikkat edin” türünden tehdit içeren makaleler yayınlanmıştı.
Lübnanlı aktivist, cinayetten bir süre önce yaptığı açıklamada Hizbullah’a yönelik eleştirileri sebebiyle ölümle tehdit edildiğini açıklamış, örgüt militanları tarafından “hain” ve “işbirlikçi” ilan edilmiş, Güney Beyrut’taki evinin duvarına “Yaşasın susturucu” yazılmıştı.
Cinayeti kınayan örgüt, suçluların bir an önce bulunarak cezalandırılmalarını istedi.
Fakat bu kınama ve çağrı çok fazla bir anlam ifade etmiyor.
Çünkü Hizbullah, Refik el-Hariri suikastından sonra yaptığı açıklamada da cinayeti kınamıştı.
Siyasi suikastlara yabancı olmayan Lübnan için bu olay yeni bir şey değil.
Hizbullah’ın geçmişinde benzer cinayetler ve hatta daha büyük örnekleri var.
Lokman Selim’in yargısız infazı örgütün kararıyla mı gerçekleşti?
Yoksa Hizbullah militanlarından bazıları kendi başlarına mı cinayeti işledi?
Bu ve benzeri sorular gündemde.
Cevap ne olursa olsun, perde gerisinde ülkenin kontrolünü elinde bulundurduğu için örgütün cinayetten bir şekilde sorumlu olduğu kesin.
Hizbullah, ancak olayın üzerindeki sır perdesi aralanır ve Lübnanlı aktivisti katledenlere hak ettikleri cezalar verilirse kendisini aklayabilir.
Cinayet faili meçhul kalırsa ya da kamuoyunu tatmin edecek şekilde çözülmezse Selim’i öldürenin örgüt olduğu inancı daha da güçlenir.
Hizbullah karşıtı Şii aktivistin öldürülmesinin ardından Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın talimatıyla soruşturma başlatıldığı açıklandı.
Fakat örgüt bir şekilde olayın içindeyse o soruşturmadan hiçbir sonuç alınamayacağını herkes biliyor.