Kadim devlet geleneğimizin en önemli aktarıcıları siyasetnameler; “Milletin, devletin lideri olmadığında, birlik de yoktur dirlik de.” hakikatinin altını çizerler. Çünkü onlar, tarihin uzun dilimini dikkate aldıkları için birçok devletin yıkılışının ya da doğuşunun şahitleridirler.
Tarihin “total”i alınamaz. Totale tabi tutulmuş bir tarih okuması bütün detayları yok sayar. O zaman da tarihten yeteri kadar ders alınamaz. Tarihteki her güçlü dönemin mutlaka güçlü bir lideri olmuştur. Lider gücünü kaybettiğinde de istikrar sorgulanır hale gelmiştir. İstikrar yoksa kriz var demektir; “Krizin olduğu yerde de, eğitim ve nasihat yoktur.”
Uzun bir dönemden beri Türkiye’de oynanmak istenen şey de “lidersiz bırakma” girişimidir. Çünkü biliyorlar ki lideri zayıflatmadan, imajını zedelemeden kitlelerin lidere olan güveni sarsılamaz.
Bunun için denenmedik, akla hayale gelmeyecek yol ve yöntem bırakılmadı. “e-Muhtıra”dan tutun da “silahlı darbe” kalkışmasına kadar her türlüsü yelpazeye dâhil edildi. Ama hamdolsun hiç birinden netice alamadılar. En son denemek istedikleri de yine bu silsilenin devamından ibaretti. Yöntem olarak seçim sisteminin teknik yapısına uygun olsa da, etik açıdan son derece yanlıştı. Oyunu kurgulayanlar için ise hiçbiri yanlış değildi.
Fakat AK Parti seçmeni yapılmak istenen bu hamleyi, birlikleri için bir tehdit olarak algılamakta gecikmedi. Netice olarak liderinin yerini sorgulatmadı ve bu hamle güçlü bir tepkiyle püskürtülmüş oldu.
Fakat şu gerçek fark edilmiş olmasına rağmen hâlâ ileriye matuf bir tehdit olarak varlığını devam ettiriyor; o da parlamentodaki milletvekili dağılımları üzerine yapılacak hamleler. Bugünlerde yapılmaya çalışılan şey Cumhurbaşkanı adayı konusunda yapılamayanın milletvekili seçimlerinde yapılmaya çalışılmasıdır.
Şu gerçeği gözden kaçırmamak gerekir. Görünen tabloda CHP dışında Meclis’e barajı aşarak girebilecek parti görünmüyor; Cumhur İttifakı karşısında. Bu sebeple birbirlerine ihtiyaçları var. Üstelik parti kimliklerini de koruyabilecekleri için ittifakın oylarına sadece Meclise girene kadar ihtiyaçları var. Bu da meclisteki aritmetiği etkilemeye dönük bir riske işaret ediyor.
Bu tabloda da AK Parti’ye ve seçmenlerine çok önemli sorumluluklar düşüyor. Güçlü ve seçmen nezdinde sempatisi olan, iletişimi sağlam adaylarla yola çıkmak en önemli mesele olarak kendisini gösteriyor. AK Partili seçmenin daha sonraki görev ise her türlü zorlukta yalnız bırakmadığı liderini, bu defa da uyumlu çalışacağı bir meclis tablosuyla desteklemek olacaktır.
AK Parti teşkilatlarının ve seçmeninin bilmesi gereken en önemli noktalardan biri “çatı” konusunda başarısız olan muhalefetin hedefinde, “bu dönem Meclis aritmetiğini bozmak” bununla elde edeceği “başarı” ile de bir sonraki seçimlerde Cumhurbaşkanlığı seçiminde iddia ortaya koyabilmek var.
Bu ihtimal asla hafife alınacak bir ihtimal olarak değerlendirilemez ve ihmal de kabul etmez. Bu noktada gösterilecek zafiyet, artık tavrını net olarak belirlemiş, safını ayırmış bir Gül için de farklı bir anlam ifade eder. Muhalefetin “kerte kerte” yapmak istediği şey budur. Tek hamlede yenemeyeceği gücü birkaç hamlede yenmek.
AK Parti seçmeni için rehavet kabul etmeyecek bu gerçek, liderini geleceğe taşıma konusunda çok önem arz ediyor.
Sonuç olarak şu gerçeği ifade edeyim. Lideri zayıflatacak her hamle hafife alınamayacak kadar ciddidir. Ve iç içe girmiş bir gerçek vardır; “Devlet başkanının halkından aldığı güce, halkın da güçlü lidere ihtiyacı muhakkaktır.” Aksi halde bu denklemin ihtiyaç dengesinde ki her sapmanın sonu, küçük ya da büyük krizlerdir.
Oysa bugün lider de var millet de; o halde?