14 Temmuz 2013’de başlayıp 14 Ağustos 2103 biten, bir ay süren Latin Amerika’da El Turkoların izinde yaşadıklarımı sizinle paylaşmak istiyorum. 1850’li yıllarda Lübnan, Suriye, Filistin, Ürdün, Mısır ve Anadolu’dan başlayan Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika’ya yayılan Osmanlı vatandaşlarının dramatik hikâyesini günlükler şeklinde anlatacağım. Bugün Latin Amerika’da El Turko diye bilinen yaklaşık 30 milyon Osmanlı torunu yaşamaktadır.

El Turkoların yolculuklarının başlangıç yerlerinden biri olan Lübnan notlarını daha önce sizinle paylaştığım için Latin Amerika notlarını aktaracağım. Meksika, Brezilya, Arjantin, Uruguay ve Şili günlükleriyle ‘’dünyanın sonu’’na doğru yola çıkacağız

150 yıl önce El Turkolar aynı topraklardan Akdeniz yoluyla Amerika’ya ulaşmaya çalışıyorlardı. Bugün Akdeniz’de çoğunlukla trajik bir şekilde sonuçlanan mültecilerin batıya yolcuğu gibi… Tarih tekerrür ediyor…

EL TURKO

Günümüzde “Orta Doğu” olarak adlandırılan ve 19. yüzyıl başından itibaren dünya siyasetinde önem kazanmaya başlayan geniş coğrafya, bölgedeki Osmanlı hâkimiyetinin zayıflamasıyla birlikte yabancı müdahalelerine daha açık hale gelmişti. Emperyal güçlerin kışkırtmalarıyla başlayan etnik çatışmalar ve karmaşa devam ederken mevcut Osmanlı otoritesinin zayıflamasıyla ortaya çıkan belirsizlik ortamı, bölgede baş gösteren sosyo-ekonomik problemleri içinden çıkılamaz bir hale dönüştürüyordu. Bölgedeki kaos ve yoksulluk karşısında çareler arayan yerel halkın yaşamlarını idame ettirmek ve makus kaderlerini değiştirebilmek için buldukları çarelerin başında, doğdukları topraklardan göç etmek geliyordu. Yeni bir hayat kurmak için seçtikleri yerlerin başında gelen Amerika kıtasının sosyo-ekonomik canlılığı, çaresizlik içindeki Orta Doğu insanları için yeni bir yaşam ümidi olarak ortaya çıkıyordu.

Aynı dönemde Amerika’da hatırı sayılır bir ekonomik ilerleme yaşanıyor, 1800’lü yılların başından itibaren artan tarımda makineleşmeye paralel olarak ucuz tarımsal işgücüne ihtiyaç duyuluyordu. Tarımda ucuz iş gücü ihtiyacı köleliğin 1862 yılında kaldırılmasıyla baş göstermiş, bu doğrultuda 1888 yılında köleliğin kaldırıldığı Brezilya’daki kırsal bölgelerde de ciddi işgücü açığı ortaya çıkmıştı. 1880 yılından sonra Ortadoğu, özellikle Lübnan ve Suriye’den gelen çok sayıda göçmen Güney Amerika’ya yerleşmeye başlayacaktı. Çoğunluğu Arap Hıristiyan ve Arap Müslüman kökenli bu insanlar- ki aralarında Ermeni, Yahudi ve Türk kökenli olanlar da vardı- Güney Amerika’ya kendi kimliklerini, yaşam biçimlerini ve topluluk olma bilinçlerini de götüreceklerdi.

Güney Amerika’nın Latin kökenli ev sahipleri, yeni gelen bu gruplara Osmanlı İmparatorluğu pasaportu taşıdıkları için etnik ayrım yapmaksızın “El-Turko” adını vermiş, 1880 yılında başlayan bu göç dalgası, Ortadoğu’daki çalkantıların bir türlü durulmayışının da etkisiyle 1950’li yıllara kadar sürmüştü. Buenos Aires’e ulaşan ilk Ermeni göçmenlerin burada diğer Hıristiyan ve Müslüman Araplarla birlikte İstanbul asıllı bir Musevi’nin işlettiği kahvehaneyi buluşma, vakit geçirme ve bir tür iş bulma merkezi olarak kullanmaları bir çeşit Osmanlı vatandaşlığı ortak paydasının kabulü olarak görülmüştü. Etnik ve dini kimlikleri ayırt edilmeksizin ‘El Turko’ olarak anılan göçmenler, sahip oldukları etnik köken ve geldikleri coğrafi bölgeye göre ‘Suriyeli’, ‘Arap’ veya ‘Türk’ olarak tanınıyorlardı. Ama Osmanlı idaresi altındaki bölgelerden geldikleri için Brezilya, Arjantin ve bütün Güney Amerika’da yaygın olarak “Turko” diye adlandırılmışlardı. “Güney Amerika’nın toplumsal hayatına ikinci sınıf vatandaş olarak dâhil olan El-Turkoların kuşaktan kuşağa aktardıkları göç hikâyeleri, sınıf atlamak ve toplumsal saygınlık kazanmak için verdikleri mücadeleler de günümüze kadar hak ettiği ilgiyi görmemişti. Sadece Brezilya’daki nüfuslarının bile 12 milyona ulaştığı düşünüldüğünde Güney Amerika’nın sosyo ekonomik hayatının önemli bir unsuru haline geldikleri tartışmasız olan El Turkoların anlatıldığı bu projeyle, 1880 yılındaki ilk göç dalgasından itibaren tanıklıkların kılavuzluğunda, fotoğraflara, el yazmalarına, belgelere ve kıtaları aşan zengin hatıralara ulaşıldı. Başta Brezilya olmak üzere Arjantin, Meksika, Şili ve Uruguay gibi Latin ülkelerine yerleşen El Turkoların göçü ve Yeni Dünya’daki varoluş serüvenleri ilk defa derli toplu bir şekilde ele alındı. Sanat ve siyaset alanında dünya çapında üne kavuşmuş popüler isimlere ait hikâyelerin de işlendiği belgeselin çekimleri ABD, Arjantin, Brezilya, Meksika, Uruguay, Şili, Lübnan ve Suriye’de gerçekleştirildi.

14 Temmuz 2013 Pazar

İstanbul- Sao Paulo

Pazar günü Türk Hava Yolları uçağıyla Brezilya’nın Sao Paulo şehrine gitmek üzere Atatürk Hava Limanı’ndayız. 13 saatlik uçuşla önce Sao Paulo’ya varacağız. 3 saat bekledikten sonra 2 buçuk saat daha giderek Bounes Aries’e ulaşacağız. Yolumuz Türk Hava Yolları’nın en uzun uçuşu. Bu yol nasıl biter bilmiyorum.

Uçağa biniyoruz, gözüm büyük ekranlı haritada. Uçak similasyonla Afrika üzerinden Atlas Okyanusu’nu geçerek Brezilya’ya varacağız. Allah’tan THY’nin hizmeti harika.

Şu anda Türkiye saatiyle 14: 10, önümde uçuş haritası uçak Afrika’nın ortasında Malı Cumhuriyeti’nin üzerinden geçiyor. Malı yazısının yanında Bamako yazıyor. Burası Mali’nin başkenti olsa gerek. Bütün bakınca sanki dünyanın ortası ve en eski oluşum yeri Mali’nin kuzeyinde kalan bölüm. Coğrafya bilgisi son derece kısıtlı birinin bu kadar coğrafya konusunda âhkam kesmesini tehlikeli düşünerek harita üzerinden okuma yapmaya son veriyorum.

Ekrandaki rakamlar sürekli değişiyor… Elimde değil haritadan kendimce yorumlar çıkarmaya devam ediyorum.

Uçaktaki uçuş bilgileri hayattaki yerimizi belirliyor. Gerçekten haritayı bütün görünce fiziken hiçbir şey ifade etmediğimizi görüyorum.  Ama insanın yaptıklarına bakınca da gerçekten bir halife, bir eşrefi mahlukat.  Dünya ne kadar büyük Mevla herkese yetecek kadar nimet vermiş ama insanlar bu nimetlerin kadri kıymetini bilmek yerine neden birbirlerini boğazlarlar.

Kıtaları okyanusları mekanik bir kuşla aşıyoruz.  Haritada meridyenler zaman dilimleri gösteriliyor. Ama meridyenler haritaya dikey değil girişli çıkışlı.  Acaba neden? Bilemiyorum ancak ülkelerin siyası bölümlenmesi oralarda ülkenin bütünüyle aynı saat diliminde olduğu için mi, yoksa coğrafi açıdan başka bir anlam taşıyor mu?

Dünya haritası ortaya çıkınca Afrika’nın kuzeyi yani ekvatorun üstü açık sarı renkte galiba bu bölge çöl olmalı. Mali çölün sınırında.Yeni bir durumu daha tespit ettim. Haritada güneşi biraz batıya doğru geçmiş görünüyoruz. Bu durumda öğle namazının vakti dolmuş oldu mu? Çünkü güneşin tam ortada olduğu zamanlarda namaz kılınmaz. Namaz vakti için güneşin birazcık batıya evrilmesi şart.  Bu arada çölü geçtik. Afrika’nın kuzey batısında birçok devlet kümelenmiş. Bu kadar devlet hangi saiklerle birbirinden ayrı diye aklıma tuhaf bir soru geliyor.

Bu uçuşun Türk Havayollarının en uzun uçuşu olduğunu söylediler. Yol uzun olunca Adıyamanlının Kore savaşına gidiş hatıralarını anlatırken ” Gettük, gettük. Yedük. Gene gettük gene yedük” dediği gibi. Yol boyunca meşhur olan Türk Hava Yolları lezzetlerinden bol miktarda tatma imkânı oldu. Geleneksel tatları güzel sunuşla servis ediyorlar. Hatta yol uzun olunca uçakta aşçıda bulunduruyorlar.

6536 km var, Sao Paulo’ya.

Dışarıda sıcaklık -42 c

Varış 16: 44

Uçakta herkes uyku modunda. Ancak bütün ekranlar açık ve uçak dolu yolcuların ekseriyeti yabancı. Türk yolcu sayısı oldukça az.

13 saat sonra Sao Paulo’nun GRU Havaalanına vardık. Sao Paulo havadan hafif engebeli ama genelde düz geniş bir alana yayılmış. Şehre yaklaşırken havadan orman içinde havuzlu villaları görünce şehrin kenar semtlerinin yoksulların değil zenginlerin yaşadığı bölgeler olduğunu düşünüyorum. Ancak kısa bir süre sonra yanıldığımı anladım. Şehrin etrafında bir veya iki katlı şekilsiz binalardan oluşan bölgeler dikkatten kaçmıyor.

Havaalanında yolcular boşalıyor. Yolcular çıkar çıkmaz bir ekip hızla temizlik ve servis hizmetini tamamlıyor. Bu arada ekibinde toparlandığını görüyorum. Kaptanlardan birine  “bizi bırakıp nereye gidiyorsunuz. Kimse kalmayacaksa idare ederiz “diye takılıyorum.  Bu arada ekip değişimi de oluyor, uçağa Buenos Aries yolcuları geliyor.

Yaklaşık üç saatlik bir beklemeden sonra Türkiye saatiyle gece 1 e 10 kala Brezilya saatiyle saat 7 ye 10 kala hareket ediyoruz. Anlayacağınız Türkiye ile Brezilya arasında 6 saat fark var. Brezilya bizi 6 saat sonradan takip ediyor.

Ekran göstergelerinde Uruguay üzerinden geçerek Buenos Aries’e varacağımızı gösteriyor. Yolculuğumuz 2 saat 30 dakika sürüyor.

Yarın Atlantik ötesi bir dünyaya uyanacağız ve El Turko yolcuğumuz başlayacak.