Birkaç yıl içinde hiç kimsenin gidip kendi ülkesini şikâyet edeceği, adı güya “İnsan Hakları” olan, ağlayacağı sömürge mahkemesi yani bir Avrupa kalmayacak dünyada. Yeniden birbirilerine düşerler, yeniden 60 milyon insanın kanına girerler, yeniden buhran, yeniden krizler derken yeniden aydınlanırlar mı bilmiyorum; lakin artık şüphesiz projeksiyon şudur ki, Le Pen Fransa’da kazanacak. Alternatif Parti Almanya’da kazanacak. İtalya’da, Hollanda’da ve İngiltere’de de faşistler kazanacak. Avrupa genelinde faşizmin ortalama oyu %47 olarak hesaplanıyor. Kalan hedonist Avrupalılar sandığa gitmedikleri için şimdi %47 gibi görünen oran, sandıklarda %60’lara yakın sonuç olarak etki edecek. Faşizm salgını, Ortaçağ’daki veba salgını gibi dalga dalga Avrupa’ya yayılıyor. “Batı’ya faşizm bulaştı” demek eksik bir teşhis olur, doğrusu “Son 75 yıldır ciğerlerinde kuluçkada duran faşizm hastalığı içten içe sardığı bünyeyi yeniden ele geçirmeye başladı” demek lazım. Kısaca söyleyeyim; hümanizm de euro da yakında biter; herkes hesabını ona göre yapsın.

Le Pen, “Küreselleşme bitti” derken şaka yapmıyor ama bir tespit de yapmıyor. Avrupa’nın yeni planından söz ediyor. “Küreselleşmeyi bitireceğiz” diyor. “AB’den çıkacağız” diyor. “Euro bitmiştir” diyor… Ve bu seçim vaatlerinin hepsi karşılık buluyor. Bunlar olacak!

Bu durumda çağın medeniyet vazifesinde üzerimize düşeni yapmalıyız. İnsanlığın kangren olmuş hastalıklı parçasının kesilip tarihi atıklar arşivine atılması için elimizden geleni yapmalıyız. Avrupa hasta adamdır. Üreme, ekonomi, aidiyet, toplumsal bilinç, aile ve adil hukuk sistemi konularında geri döndürülemez çöküşe girmiş olan “Hasta Adam Avrupa” kurtuluşunun faşizmi olduğunu düşünüyorsa, bırakın insanlığa ibretlik vaka olarak tarumar olsunlar. Avrupa’nın çöküşünü hızlandırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Kılımızı kıpırdatmasak bile Avrupa zaten faşizmin pençesinde kendi kendinin kanını döküp ziyan olup gidecek. Önemli olan yakında kurulacak Avrupa barış ve çözüm masalarında söz sahibi olabilmek, payımıza düşen haklarımızı alabilmek yani son yüzyılın tahsilatını yapabilmek için şimdiden topa girmiş olmamız.

İsveç’te 2010 yılında zorunlu askerliği kaldırdıkları için pişman oldular. Dün İsveç hükümeti 1 Ocak 2018’den itibaren zorunlu askerliğin tekrar yürürlüğe koyulacağını açıkladı. Hem de sadece erkekler için değil kadınlar da zorunlu askerlik yapacak artık. İsveç hükümetinin yaptığı açıklamada iki dikkat çekici detay vardı. Bir “Hiç kimse gönüllü olmuyor”; iki “Evlilik ve doğum oranı o kadar düşük ki zaten askerlik yapacak genç yok…” Bir azınlık nesil “Hasta Adam Avrupa”ya özenme şuursuzluğuyla birlikte yaranma ezikliği içinde de olabilir, olsunlar, onlar da özendikleri Avrupa ile birlikte yok olup gidecekler.

Önümüzdeki 10 yıl dünya haritasının yeniden çizileceği tarihi bir dönem olacak ve biz, ya haritayı çizen olacağız ya da gelip bizim haritamızı çizecekler. İşte bu yüzden; Acilen “En az 3 çocuk” yerine “En az 5 çocuk” üzerine yoğunlaşmamız lazım. Acilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçip devleti hızlandırıp ve güçlendirmemiz lazım…