Geçtiğimiz hafta Yunus Emre Enstitüsü’nün (YEE) davetlisi olarak Kosova’daydım. Sinema gösterimi faaliyetleri vardı ve beni de davet etme nezaketi gösterdiler. Genel düstur gereği “çağrılan yere erinmedik” ve gittik.

YEE Kosova Koordinatörü Murat Ülker harika bir program hazırlamış ve üç gün boyunca hızlandırılmış şekilde neredeyse Kosova’nın gitmediğimiz yeri, YEE’nin katılmadığımız etkinliği kalmadı.

Öncelikle Kosova gibi küçük bir ülkede YEE’nin bu kadar çok faaliyet yapmasına şaşırdım. Ülkede 3 şubesi var YEE’nin; Priştina, Prizren ve İpek… Her birinde aynı gün farklı faaliyetler düzenlenebiliyor.

Önce kendi alanımdaki etkinlikten bahsedeyim…

Ülkede düzenli olarak Türk filmleri gösteriliyor. Osman Sınav’ın yönettiği Uzun Hikaye filmini Podyeva bölgesinde izledik. Yugoslavya döneminden kalma bir kültür merkezinin az bakımlı salonundaki etkinlik fazlasıyla etkili oldu. Kosovalı gençler salonu doldurdu. Filmi de dikkatle ve tepki vererek izlediler. Bittiğinde herkes memnundu. Böylesi faaliyetlerle yüzlerce gence filmlerimizi ulaştırmak çok önemli. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.

Kosova’da bulunduğum dönemde sertifika törenleri ve ağaç dikme faaliyetlerine katıldım. Beni en çok etkileyen ise engellilere yönelik çabalar oldu. Belki de ülkede ilk defa okumanın önünde engel olmadığına dair faaliyet düzenlenmiş. Engellilerle yemekte bir araya gelip konuşma imkanı bulduk. Hepsinin memnuniyeti gözlerinden okunuyordu.

Yunus Emre Enstitüleri’nin temel faaliyeti olan dil eğitiminde de epeyce yol aldıklarına şahitlik ettik. İstanbul’dan küçük yüzölçümü ve iki milyon nüfusuyla Kosova’da onlarca kişi Türkçe öğreniyor. Sadece dil eğitimiyle kalmıyor, faaliyetler birbiriyle bağlantılı olarak sürdürülüyor. Mehmet Ülker ve ekibini özellikle tebrik etmek istiyorum.

Kültürel diplomasi ve aktarımın en önemli kurumlarından olan YEE’lerin bu tarz faaliyetlerine durmadan devam etmesi gerekiyor. Hatta daha fazlası yapılmalı ve bir ayağı Türkiye olan atölye çalışmaları yapılmalı. Kosovalı gençler Türkiye’ye gelmeli, Türkiye’den Kosova’ya gençler giderek atölyelere katılmalı.

Bu atölye bazlı çalışmalar Kosova ile sınırlı olmaz elbette. Kültürel faaliyetler artık sadece sohbet havasından çıkarılmalı. Uygulamalı yürütülmeli. YEE gibi kurumlar bunun için hayati derecede önem arz ediyor.

Alakadar olduğu alanla ilgili uygulamalı çalışmaları Türkiye’de yapma imkanı bulacak bir yabancı gencin, ülkemize bakışı da bu nebzede kalıcı olur elbet. Aynı şekilde gençlerimizin dünyanın farklı bölgelerinde uygulamalı eğitim imkanı bulması bakış açılarının genişlemesine, estetik ve teknik becerinin farklılaşmasına, sonuçta da özgün eserler ortaya konmasına yol açacaktır.

Sadece YEE veya TİKA ya da başka yurt dışı kurumları değil, yurt içindeki kültürel faaliyetler de artık bu boyutta ele alınmalı. Uzunca bir analiz isteyen bu hususa başka yazıda değiniriz.

Ülkemizdeki yabancı kültür merkezlerinin çalışmalarına şahitlik ediyoruz uzun zamandır. Bir yanıyla rahatsız eden ancak takdir edilmesi gereken şeyler bunlar. İçeriğe göre yorumlamak farklı olmakla beraber yapılması gerekeni hayata geçiriyorlar.

Kosova’da Yunus Emre Enstitüsü’nün faaliyetlerini görünce mutlu oldum.

Soldaki Mehmet Ülker

Benzeri çabaların desteklenmesi ve çoğalması dileğiyle…

Kosova’nın doğası ve tarihi de dikkat çekici. Malumunuz, 1999’daki savaştan sonra bağımsızlıklarını ancak 2008’de kazanabildiler. Haliyle devlet organları ve toplumsal yapı açısından emekleme dönemindeler. Savaşın izlerini şehitliklerde görüyorsunuz. Ayrıca meşhur Adem Yaşari’nin kabrine ve direniş gösterdiği evine gitmek de nasip oldu. Savaşın unutulmaması gereken yüzü gibi müzeleştirilen ev ve yakınındaki şehitlik, Kosovalıların nasıl bir badire atlattığını gösteriyor.

Kosova’da en çok hoşuma giden yerler Prizren ve İpek oldu. Tarih ve doğa kokan bu şehirlerde Osmanlı izlerini görmek de mümkün. Özellikle Prizren tam bir Anadolu şehri gibi.

Hâsılı…

Genç Kosova Cumhuriyeti henüz yolun başında. Doğası, tarihi birikimi ve insan potansiyeli açısından önemli mesafe kat edebilir. Bunun için Türkiye gibi ülkelerin katkısı çok mühim. Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumların faaliyetlerini gördükçe bu noktadaki umudumuz artıyor.