Öncelikle şunu ifade etmeliyim; “Çeteler her yapı ile ilişki kurarlar ve bu çetenin hedefi için meşrudur.” Bir çete hangi amaca hizmet ederse etsin maalesef bu gerçek dedeğişmiyor.

“Kökenlere inmenin her şeyi çözeceği” ön kabulünden hareket eden bu anlayışlar/çeteler, dünyadaki “ırk” bilincini güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramadı. Güçlenen bu ırk bilinci ve beraberinde getirdiği “üstün ırk kompleksi”de ne kendini ırkından dolayı üstün görene ne de diğerlerine huzur verdi.

Voltaire; “Yaşayanlara nezaketle davranmalıyız. Ölülere ise tek bir borcumuz kalmıştır; hakikat…” derken aslında kökeni bir “put” olarak kutsayıp onun üzerinden diğerlerini ötekileştirmenin nedenli yanlış olduğu hakikatine vurgu yapar.

Alman mahkemesinin hem gecikmiş hem de vicdanları tatmin etmeyen kararıyla da insanlığı parçalayan ultra milliyetçilik yani faşizm adeta ödüllendirilmiş oldu. Bütün dünyada da yükseliş eğilimi gösteren faşist eğilimlere cesaret verecek her türlü kararın güçlü bir dille kınanması kaçınılmazdır.

Tarihte sürekli çatışma üreten bu anlayışlar öncelikle, içerisinde farklı ırk ve milletlere ait insanları barındıran toplumları darmadağın bir hâle getirdi.

Önce bu birlikteliğin en büyük hâli olan imparatorluklar gitti. Ardından “kök-en” anlayışı bir daralmayla ulus devlet kategorisinde bir temsil elde etti. Fakat kökeni önemseyenler, bu parçalanmayı da yeterli görmediler. Onlar, daha küçük bir temsil ile daha parçalanmış bir anlayış üzerinden yeni bir köke ulaşmak istiyorlardı.

İşte, bugün bu anlayışın ürettiği, çok daha daraltılmış bölgeleri kapsayan ve çok daha küçük etnik gruplara indirgenmiş ırk ya da “köken putu” anlayışı, çatışmaları en kılcal noktalara kadar taşımış oldu.

Öyle görünüyor ki köken konusundaki daraltıcı anlayış, bununla da yetinmeyecek. Çünkü “köken putu” daha fazla bölünme, dolayısıyla daha fazla çatışma ve de kurban istemektedir.

Bundan sonraki “parçalama oyunu” ise aynı ırkın içerisindeki farklılıklar üzerine oynanmaktadır. Artık aynı ırka mensup insanları da bölgesel, mezhepsel, geleneksel farklılıklar temelinde bölmeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız.

İnsanlara önce, “Alman, İngiliz, Türk, Arap olduğun için üstünsün” diyen bu kökenciler daha sonra parçaları biraz daha küçültmek için “sen şuna inanan Arap isenya da şu mezhebe dayanan Türk isen daha üstünsün” demeyi öncelediler…

Bu, inanç ve kültür farklılıkları üzerinden bölme çabası hâlâ etkin olmakla birlikte birincil konumda değildir artık. Mesela Arap, Türk ya da Kürt olmak hâlâ köken putu için önemlidir; fakat bunların kendi milletleri içerisindeki A ya da B mezhebine mensup olmaları, hücresel bir bölünme için daha da önemlidir.Aksi hâlde plan işleyemez, bölünme hücresel bir küçüklüğe kadar indirilemez.

Bölünme ile nicelik ne kadar küçültülür, grup ne kadar daraltılırsa bir alandaki çatışma sayısı da o oranda çoğaltılmış olur. Dolayısıyla tekrar bir araya gelmek de o oranda zorlaşır.

Başarıp başaramayacağı henüz bir muamma olsa da Batı, kendi içerisindeki farklılıkları birleştirerek AB adında bir birliğin oluşturulması için çalışırken, İslâm âlemine reva gördüğü bu “hücresel bölme”midir?

İşte bunun kararını verecek olanlar Müslümanlar’dır. Ya tarihte birlikken elde ettikleri şanlı günlere dönecekler ya da daha fazla bölünerek yine daha fazla “değer”lerinden kaybedecekler.

Oysa gerçekten de bir Müslüman’a Rabbi’nin de emrettiği gibi birlik olmak yakışır. Çünkü birleştiren, ayrılıklardan ve köken putundan koparan Allah, nasıl kardeş yaptığını Kur’an-ı Kerim’de bize haber veriyor; “Hani siz birbirinize düşman idiniz. Allah gönüllerinizi birleştirmiş ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.”(Âl-i İmran Sûresi, 103. Âyet)

Ve yine Rabbimiz bizi uyarıyor; “Kendisine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Onlar için kıyamet günü büyük bir azap vardır.” (Âl-i İmran Sûresi, 105. Âyet)

Şimdi sormak gerek; Özellikle bugünlerde ve özellikle Batı’da çokça taraftar toplamış, kendisine inanmada kusur da etmeyen takipçileri olan bu “köken putu” insanlığı kurtarır mı?

Faşizme ayrıcalık tanıyan her türlü kararı ve faşizmin her türlüsünü yürekten bir nefretle kınıyor, bir daha kurban vermemek üzere de Müslümanları birlik olmaya davet ediyorum.