Son anda çark mı etti, seçim taktiği olarak mı öyle davranıyor bilemiyorum. Ya da referandum sonrası “evet” çıkarsa; kadayıfın altını iyice kızartmak için kaldığı yerden devam mı edecek? “Kan” ve “iç savaş” gibi kelimelerin içinde geçtiği cümleleri yeniden mi kuracak? Umarım kurmaz. Kemal bey de artık anlamalı ki millet, kendisini tehdit eden politikacılara ve siyasi partilere pirim vermiyor.
CHP referandum propaganda taktiğini iki kelime üzerine kurmuş; “milleti korkutmak” ve “millete yalan söylemek.” Aslında propagandanın sağlam ve başarılı olması için üç ya da dört ayak üzerine inşa edilmesi gerekir. CHP ise işin ilk adımında referandum için sağlam çalışmadığını ve başarılı bir kampanya yürütemeyeceğini göstermiş oldu…
Milletimizin kahramanlıkları ve cesaretiyle ilgili çok da gerilere gitmeye gerek yok. Kemal bey, 15 Temmuz gecesi bu milleti cesaretini görmedi mi, yoksa çabuk mu unuttu? Pijamayla evinin balkonundan F-16’ya levye atan hacı amcayı, 50 tonluk tankın paletleri altına yatan genci, kendisine silah doğrultan darbecinin üzerine yürüyen muhtarın korkusuzluğunu ya görmemiş, ya da anlayamamış…
Hannibal’ın, “ya bir yol buluruz ya bir yol yaparız” sözünü slogan olarak kullanıp, Hollywood’un korku sembolü “Hannibal” karakterini hatırlatmakla baltayı yine taşa vurmuşlar. CHP yanlış bir karakterin peşinden gidiyor. Keşke Fatih’in, “ya ben İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni” sözünü rehber edinselerdi. Beş yıldızlı otel salonlarında, kameralardan bu millete tehdit savurmanın milleti hak bildiği yoldan çevirmediğini anlamak çok mu zor?
“Kan dökmeden başkanlığı getiremezsiniz. Nokta.”
“Bizim bedenimizi çiğnemeden bu anayasayı değiştiremezsiniz. Buna izin vermeyeceğiz.”
“Eğer bu Anayasa değişikliğine evet diyen varsa Türkiye Cumhuriyetine ve tarihimize ihanet ediyor demektir.”
Bu sözler meclisi korkutamadığı gibi, milleti de korkutamayacak. Ana muhalefet partisi liderine yakışmayan bu sözler hangi şartlar ve ruh hali içinde söylemiştir? Bu şart ve ruh halini kontrol edemeyen, yönetemeyen bir kişi; teslim edeceğiniz ülkeyi nasıl kontrol edecek ve nasıl yönetebilecektir?
AK Partili söyleyince eleştirenler, soruşturma başlatan savcılar, CHP’de genel başkandan alt kadrolarına kadar “iç savaş” ve “kan” kelimelerini dillerinden düşürmeyenleri neden duymuyorlar?
CHP Milletvekili Tur Yıldız Biçer, “İnşallah yanılırım ama bir iç savaş arifesindeyiz gibi görünüyor” dediğinde ne malum medyadan ne de malum siyasi çevrelerden en ufak bir eleştiri gelmedi. Kimse Biçer’e, “Haddini bil. Milleti bir birine mi düşürmek istiyorsun? Milleti bir birine karşı kışkırtmayı bırak” demedi.
Hiçbir savcının Biçer hakkında soruşturma açtığını da duymadım.
*
Kemal Bey’in “Yalancıdan başbakan olmaz” sözünü şöyle güncellemek mümkün; “Yalancı siyasetçi referandum da kazanamaz.” CHP’nin referandum stratejinin “yalan” ayağıyla ilgili neler var elimizde bir de onlara bakalım. “Yalan” başlığının iki alt başlığı var; “Ülke bir kişiye teslim ediliyor”, “Ülke bölünecek.”
Türkiye’nin en yaşlı ve tecrübeli siyasetçisi, kaset mağduru Deniz Baykal, sahaya indiği ilk gün, “ülke tapusunun bir kişiye verilecek” diyerek yalanın kralını uydurdu. Bu iddiasını destekleyecek tek bir madde gösteremediği gibi, aklı başında bir cümle de kuramadı…
“Ülke bölünecek” yalanı ise tam bir kara mizah. “Ülkeyi böldürmemek için” “hayır” diyeceğiz diyen CHP’nin yoldaşlarına bakar mısınız? HDP, Vatan Partisi (Doğu Perinçek), Saadet Partisi, Haydar Baş, Cemil Bayık. Bu parti ve isimleri başlarına silah dayasanız bir araya gelmezler. 40 yıldır Türkiye’yi bölmek için savaşan terör örgütü “ülkeyi böldürmemek için” “hayır” kampanyası yürütüyor. Gel de inan. Dindar, dinsiz, faşist, antifaşist hepsi “hayır” çatışı altında toplanmış. Ülkenin bölünmesi engelleyeceklermiş…
“Korkutma” ateşiyle kızartıp, “yalan” şerbetiyle milletin önüne koyduğunuz kadayıfın milletin sofrasında yeri yok. Hamuru millete “sevgiyle” yoğrulmuş, altı millete “saygıyla” kızartılmış, “millet ne derse o olur” şerbetiyle servis edilen kadayıfsa milletin sofrasında başköşede olacak!
Onu da “evet” cephesi hazırlıyor…