TRT son yıllarda gerçekten kaliteli diziler yapmaya başladı. Bu durum, milli ve manevi filmleri seven, özleyen pek çok kesim tarafından takdirle karşılanıyor. Şu anda reytingleri sollayan Diriliş Ertuğrul başı çekerken, Yedi Güzel Adam, Filinta, Sevda Kuşun Kanadında filmleri bunlardan bir kaçı. Şimdi de, geçen cuma akşamı Payitaht/Abdülhamit dizisi başladı yine TRT ekranlarında. Bu filmin ilerde reytingleri ne kadar zorlayacağını, buna halkın ne kadar itibar göstereceğini hep beraber göreceğiz. İnşallah onun da reytingi yüksek olur.

Vatandaşlarımızın bu manada TRT’den beklentisi oldukça fazla. Peki, pek çok özel kanal varken vatandaşlar neden daha çok TRT’den beklenti içinde?

Bir defa bu filmler yüksek bütçeli. Bu yüksek bütçeli filmleri de ancak  TRT yapabiliyor. Diğer kanallar daha çok siyasi programlar, eğlence programları ve kısır döngü içinde aşk-meşk filmleri yapıp, yollarına öyle devam ediyorlar. Peki, yapabilirler mi? Evet. İsterlerse yapabilirler elbet. Lakin ne tür bir içerikle milletin yarasına, halkın beklentisine merhem olacakları da, Kanuni dönemini anlatan Muhteşem Yüzyıl ve Kösem Sultan filmleriyle ortada; adeta milletin değerleriyle ve tarihi kişiliklere alay edercesine rezil. Adeta bize değil, Batılı değerlere hizmet eden yapımlar.

Ayrıca TRT, halkın vergileriyle ayakta duran bir kanal. E öyleyse vatandaşın da diğer kanalardan daha çok TRT’den beklentiye girmesi normal değil mi?

“At sahibine göre kişner” mantığına uygun olarak TRT son yıllarda çekmiş olduğu dönem filmleriyle takdir toplamak zorunda. Hani derler ya, un var, şeker var, yağ var, hani helva nerde diye. Aynen öyle. Her türlü imkan varken daha fazla filmler çekmek zorunda. Bunun arkasının geleceğine inanıyorum ben. Gelmeli de. Zira vergileriyle parasını ödediği TRT’den halkın isteği bu yönde. İki yüz yıllık bile tarihi olmayan ABD’de film şirketleri binlerce senaryo ile yüz binlerce film yapıp, kendi değerlerini, önceliklerini hem kendi halkına, hem de tüm dünya halklarına veriyorsa, bin yıldan daha fazla tarihi olan biz Türkler neden kısır döngü içinde sadece aşk-meşk filmleriyle oyalanalım ki? Film sektörünü gençliğimizi yetiştirmek için kullanmayalım ki? Keşke bu tür projeleri diğer kanallar da sahiplense.

Yıllar öncesine, rahmetli ÖZAL dönemine dair bir olay anlatılır. ÖZAL’ın ilk seneleridir. Devraldığı borç yükü içindeki ülkesini kalkındırmak için sağa-sola koşuşturmakta, çareler aramaktadır. ABD başkanı baba Buş ile konuşur bu konuyu ve ondan maddi yardım ister. Buş, “o kolay” der. “Yalnız senden bir ricam olacak. Bizim Holywood film sektörü krizde. Çektikleri filmler ellerinde birikmiş. Satacak yer arıyorlar. Türkiye’de, TRT’de ve sinema salonlarında gösterim izni istiyorlar.”

ÖZAL meseleyi, olayın iç yüzünü ve BUŞ’un niyetini anlamaz o anda. Çünkü onun önceliği, bir an önce bulmak zorunda kaldığı paradır. “Tamam” der, “o kolay.” Ve, o tarihten bu yana milyarlarca para ile ölçülemeyecek oranda zarara verir ABD filmleri bize. Çünkü, bu sefer kültürel işgal ile karşı karşıyayızdır. Eskiler şu rezil Dallas dizisini bilir mesela. Gençliğimizi bırakın, ileri yaş grubu insanlarımız bile ABD kültürünün işgaliyle bir tuhaf olurlar. Düşünün bir kere, hala zihinlere yerleşmiş olan bu işgal devam etmiyor mu?

İşte bu işgali bertaraf etmenin en iyi yollarından biri de biz Müslümanların kültür, sanat ve edebiyata hakim olmamızdan geçmektedir. TRT’nin yayınlamış olduğu bu dizilere de ben bu gözle bakmak istiyorum. Yeterli mi? Elbette hayır. Daha fazlasını yapmak zorunda TRT ve diğer güya İslami kanallar. Sadece tarihi filmler değil, günümüze ışık tutacak, bizi kendimize getirecek filmlere de acilen ihtiyacımız var.

Son olarak şunu eklemek istiyorum ki, hangi filmi çekerseniz çekin, içine bize, değerlerimize uygun bir aşk hikâyesi, macera ve aksiyon koymadan izleyici çekmeniz mümkün değil. Bu manada, henüz tam anlamıyla karar vermek için zamana ihtiyaç olmasına rağmen Payitaht filmini bu konuda biraz eksik gibi gördüm.