Bugün 23 Nisan. 97 yıl önce bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Yıllardan beridir de Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanır
Burada benim gördüğüm, üzerinde durulması gereken iki önemli husus var. Birincisi, böyle bir bayramın sadece Türkiye’de olması çok manidardır. Dünyanın hiçbir ülkesinde çocuklara yönelik böyle bir bayram yok. Bence bu çok önemli. Hem geleceğimizin teminatı çocuklarımıza vermiş olduğumuz önemi göstermesi açısından güzel, hem de ülkemizi ziyarete gelen farklı milletlerin çocuklarına egemenliğimizin önemini bildirilmesi açısından önemlidir. Ulusal egemenliğin ilan edildiği böyle bir günün çocuk bayramı olarak kutlanması fikri, gerçekten çok manidardır.
Ama asıl önemli olan birinci meclisin başarmış olduğu işlerdir. Kurucu meclis de denilen birinci meclis, tam anlamıyla millet iradesine dayalı, bağımsızlık sevdasından başka hiç bir önceliği olmayan, gecesini gündüzüne katıp, canla-başla çalışan vekillerden oluşmasıydı. Hatta, seçilen vekillerden bazılarının, bölgesini daha iyi temsil edeceğine inandığı başka bir arkadaşına kendi yetkisini verip, Ankara’ya gönderdiği de bilinmektedir. Bu kadar da vefakâr ve düşünceli insanlardı. Her sancaktan beş kişi seçilerek kendi imkânlarıyla Ankara’ya gelmiş ve diğer sömürgelere örnek olacak, milli mücadeleyi başlatmışlardı. Ayrıca ve haricen, dağıtılan son Osmanlı Mebusan Meclisi üyelerine de birer çağrı yapılarak, onların katılımı da sağlanmıştır.
Bu vekiller sadece ve sadece kendi vicdanları ile işe koyulmuş, aldıkları kararlar yalnızca milletinin önceliği olmuş, tam bir millet iradesi kaygısıyla çalışmışlardı.
Meclis’in, Hacı Bayram Camii’nde kılınan cuma namazının ardından açılması da, oldukça manidardır. Cumhuriyet’in ilanından sonra sistem her ne kadar dindarlar aleyhine işlese de, meclis açılışının cuma gününe denk getirilmesi, aslında meclis çalışmalarının milletin inançları doğrultusunda yapılacağı anlamına gelmekteydi.
Burada önemli bir noktayı ifade etmeden geçmemek gerek; meclisin ilk aldığı kararlardan birisinin de, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu ve meclisin üstünde bir gücün bulunmadığı ifadesidir.
Bu ifadeyi bugüne taşırsak, daha anlamlı olduğunu düşünüyorum. Yıllarca millet iradesinin vesayetlerle derin güçlerin eline geçmesi, devletimizin yaşadığı öncelikli sorunlardan biri olmuştur. Millet meclisinin duvarına da nakşedilmiş bu ifade, gerçek manasını ancak ilk mecliste bulmuş, sonraki meclislerde millet iradesi yıllarca başka güçler tarafından, kendi menfaatleri doğrultusunda vesayetle kullanılmıştır. Referandumun üzerinden bir hafta sonrasının 23 Nisan’a denk gelmesi de, bu açıdan manidardır. Geçen hafta yapılan referandum ile millet iradesi uzun yıllar sonra yeniden seçilmişlerin eline veriliyor. Yani, bize uyar ya da uymaz, beğeniriz ya da beğenmeyiz, millet ne derse o olacak bundan sonra…