Gencecik bir kız hayatının baharında evli ve çocuklu bir yaratık tarafından katledildi.

Canice işlenmiş bir cinayete kurban giden Pınar Gültekin’in ne yaşadığı, nasıl bir ilişki içine girdiği bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren kısmı; katil zanlısının varlığı ve iğrençliği…

Kötüler çoğalıyor mu? Değilse daha görünür hale mi geldiler?

HAYAT BİLGİSİ EKSİKLİĞİ

Çocuklar aile terbiyesinden yoksun ve mahalle kültüründen uzakta yetişiyor.

Çocuklar; YouTube, Tik-Tok, Instagram gibi sosyal medya mecralarının sanal dünyasının bir ürünü olarak zombileşiyor.

‘Kötülük’ üzerinde toplum baskısı, bireyselleşmenin sonucu olarak erozyona uğramış durumda. Dolayısıyla mağdur sınıfındaki gençler,hayatlarını tanzim ederken daha kolay ve kritik hata yapıyorlar. Cani sınıfındaki yaratıklar ise işte bu hayat bilgisi eksikliğinden faydalanıyor, ‘kurban’a erşimleri daha kolay oluyor.

CİNAYETLERE KARŞI TEK YÜREK OLABİLMELİYİZ!

Gelelim bu gelişmelerin haberleştirilmesine…

Cinayet, taciz, tecavüz eğer sol-seküler kesimden gelmişse fail-i meçhul haberler yapılıyor. Birgün, Cumhuriyet vs. bu konularda üstad pozisyonundalar. Bir olay var, mağdur var ama öznesi yok! Neden? Çünkü o HDP’li, çünkü o Kemalist!

Sosyal medya ise tam bir cinnet hali yaşıyor. Kamplaşmalar tavan yapmış durumda.

Cinayet haberi gündeme düşünce, katil zanlısının veya tecavüz haberi verilince de sapığın profili araştırılıyor, tüm paylaşımları gözler önüne seriliyor.

Bakın, nasıl da Atatürkçü paylaşımlar yapmış… Bakın nasıl da sağlam solcuymuş… Nasıl da sakal bırakmış… Nasıl da camiye gitmiş…

*

Katile kimlik sormayı bırakın!

Katilin, sapığın mahallesi olmaz!

Her dinden, her ideolojiden, her partiden, her cemaatten, her mahalleden sapık çıkabilir! Bu mahlûklarla ancak tek yürek olursak, gerçek bir mücadele ortaya koymuş oluruz.

Fakat Ensar örneğinde gördüğümüz gibi bir sapık üzerinden tüm dindarlar zan altında bırakıldı. Ve bu bilinçli yapıldı.

Türkiye’deki büyük bir çoğunluğu,ortaya çıkan bir kişi üzerinden ‘ahlaksız toplum’ olarak ilan ettiler. “Muhafazakar mı? Iyyy, onlar çok ahlaksız… !!!”

Muhafazakârlar, içlerinden çıkan ahlaksızları asla savunmadı.

Muhafazakârlar, içlerinden çıkan terbiyesizleri elleriyle yargıya teslim etti.

*

Peki, tüm mahalleyi zan altında bırakan, iz’an yoksunları ne yaptı?

Sapık; solcu, HDP’li veya Kemalist çıkınca özenle sakladılar, görmezden geldiler ve başlarını kuma gömdüler.

Şimdi soruyorum; Ali İhsan Varol, İsmail Küçükkaya, Ozan Güven, Bülent Parlak, Mensur Işık, Tüma Çelik… Kimi eşini, kimi sevgilisini dövdü, kimi tecavüz etti, kimi psikolojik-ekonomik şiddet uyguladı. Neredeydiniz?

Bu iki yüzlülüktür!

Bu samimiyetsizliktir!

Bu acıları araçsallaştırmaktır!

Bu ilkesizliktir!

Bu omurgasızlıktır!

*

Amasız, fakatsız hepsine hayır diyebilmeliyiz!

Tüm cinayetlere, tüm şiddet örüntülerine, tacize, tecavüze, istismara… Hayır!

Mücadelemiz bu duygu simsarlarına rağmen sürecek!

KADIN HAKLARINI RETORİKLEŞTİRİP TECAVÜZCÜYÜ SAKLAMAK

HDP kadın haklarını ‘öncelikli savı’ olarak sloganlaştırıyor.

Partide kadınlar ön saflara özenle yerleştiriliyor.

HDP; demokratik, “barış havarisi”, kadın haklarının savunucusu bir parti imajını satmak için çırpınıyor.

Partinin samimiyetini sorgulamamıza neden olacak gelişmeler yaşanmasaydı, partideki “kadın” vurgusu takdir toplayabilirdi.

HDP, milletvekilleri olan Tuma Çelik’in tecavüz olayını saklamakla gündem oldu. İki sene önce seçim çalışmaları sırasında evli bir kadına tecavüz etmiş bir vekil, özenle gözden kaçırıldı. Mağdur kadının hayatıysa berbat oldu. Eşi ve çocuğundan ayrılmak durumunda kaldı. HDP’li kadın milletvekilleri mağdur kadının konuşmaması ve konuyu yargıya intikal ettirmemesi için ellerinden gelen baskı/ikna çabalarını ortaya koydular fakat konu ifşa oldu.

Aslında samimiyet testi buradan sonra başlıyor.

Partisinden istifa etmek zorunda kalan Tuma Çelik, kamuoyu baskısı sonucu partiden ihraç edildi! Şaka gibi. Sol-seküler kesim ve ittifak içinde olan tüm partiler, siyasiler, kanadın ilişkili tüm medya organları, kadın hakları aktivistleri olayı görmezden geldi ve tek bir yorum dahi yapamadılar. Kamuoyu baskısı dayanılmaz hale gelince, manşetlere yansıyan olaydan ancak iki gün sonra Pervin Buldan bir tweet atmak zorunda kaldı. Geriye kalan yekûn, hâlâ sessiz.

TECAVÜZ BİR GELENEK OLARAK PKK’DAN HDP’YE GEÇTİ

Gerçi neyin beklentisi içindeyiz ki?

On yıllarca çocukları, genç kızları dağa kaçıran, orada her türlü rezilliği, yavrularımıza reva gören zihniyet “tecavüz”de zaten mimli bir geçmişe sahipti.

HDP kurbanı kadınlar, taciz ve tecavüzden dolayı yargıya başvurabiliyor. Peki o yeni yetme yavrulara ne olacak?

Bölgedeki aileler uyanık olmalı.

HDP töreye, geleneğe, namusa ve tüm kavramlarımıza savaş açmış bir Truva Atı’dır.

HDP, bölgedekiaile kurumunu çökertmeye azmetmiş, ailenin parçalanmasından elde edeceği kadın, genç ve çocuklarla insan kaynağını tahkim etmek ve her anlamda sömürmek umudunda olan bir ‘çukur’u temsil etmektedir.