Dijital teknolojiler her şeyi değiştirdi. Buna “kamu”yu da dâhil etmek lazım. Kamu, bildiğimiz o eski kamu değil çünkü. Son yıllarda kamu kavramını etkileyen çok çarpıcı olaylar yaşanıyor.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde kamu kelimesi iki farklı şekilde tanımlanır. Bunlardan ilkine göre kamu “halk, bir ülkedeki halkın bütünü” demektir.
Kavramın eski dildeki karşılığı “amme” kelimesidir.Para karşılığı yapılmayan bir hizmetten bahsederken “amme hizmeti” kullanılırdı mesela eskiden.
“Bir ülkedeki halkın bütünü” diye tarif edilen kamudeğişiyor.
Yanlış anlaşılmasın, burada dijital teknolojilerin halkların hayatını etkilemesinden bahsetmiyorum. Bahsettiğim şey, bizzat halk diye adlandırdığımız kavramın değişmesi.
Her şeyden önce şunu söylememiz gerek;halk yani kamu artık yalnızca insanlardan oluşmuyor!
Bu değişimle ilgili belki de en bilinen gelişme, dünyada ilk defa bir robota vatandaşlık verilmesi. Suudi Arabistan, 2017 yılında Sophia isimli robotu kendi vatandaşı ilan etti. Böylelikle, kamu tanımında yer alan halk kavramı içerisine ilk defa robotlar da dâhil oldu. İleride halkımız dediğimizde muhtemelen robotlarımız da demek istiyor olacağız.
2017’de dijital teknoloji ürünü bir makine vatandaş yapılmakla kalmadı, bir başkasına da ikametgâh verildi. Japonya’nın başkenti Tokyo’da fiziksel varlığı olmayan yedi yaşındaki “ShibuyaMirai” isimli yapay zekâya resmî olarak ikametgâh verildi. "Dünyanın ilk robot vatandaşı Suudi Arabistanlı" diye haber yapan medya, yeni gelişmeyi bu kez “Vatandaşlıktan sonra ikametgâh da verildi." diye duyurdu.
Kamunun ikinci tanımı "halk hizmeti gören devlet organlarının tümü" şeklindedir.
Dijital teknolojik gelişmeler neticesinde devletin "halk hizmeti gören organları" da değişip dönüşüyor ve dijital çağa ait bir nitelik kazanıyor. Bu, eskiden görmediğimizdevlet organları ve hizmetlerinin ortaya çıkması anlamına geliyor.
Bildiğimiz büyükelçinin yanına dijital büyükelçi geliyor mesela. Bu noktada ilk örnek ülke Danimarka.
Danimarka, eski bir büyükelçisini Google, Apple, IBM ve Microsoft gibi teknoloji şirketleriyle ilişkilerden sorumlu olacak "dijital büyükelçi" olarak atadı.
Dönemin Danimarka Dışişleri Bakanı bu atamanın gerekçesini, teknoloji şirketlerinin ekonomik büyüklüğünün Danimarka büyükelçisinin bulunduğu birçok ülkenin ekonomisinden daha büyük olması şeklinde gösterdi.
Böylelikle tarihte ilk defa bir devlet bir başka devletle değil, yoğun olarak Silikon Vadisi'nde bulunan dijital teknoloji şirketleriyle muhatap olacak bir büyükelçi atamış oldu.
Eskiden görmediğimiz büyükelçi gibi eskiden görmediğimiz bir bakan ataması da yapıldı. Dünyanın ilk "yapay zekâ bakanı" Birleşik Arap Emirlikleri'nde 2017 yılındagöreve başladı. Yeni bakanlığın duyurusu da BAE Başbakanı tarafından Twitter’da yapıldı.
Halkta ve halk hizmeti gören devlet organlarında yaşanan dijital teknoloji etkisindeki dönüşüm bunlarla sınırlı kalmadı.
2018 yılında Japonya'da MichihitoMatsuda isimli bir robot belediye başkanlığına adaylığını koydu.
Dediğim gibi kamu, bildiğimiz o eski kamu değil artık.
Robotların vatandaşlık ve ikametgâh sahibi olduğu, hükûmette bir yapay zekâ bakanının; dışişleri teşkilatındaysa bir dijital büyükelçinin görev yaptığı, bir robotun belediye başkanı adayı olduğu bir “kamu” ile karşı karşıyayız.
Tüm bunlar eski, bildik “kamunun” dijital dönüşümü ve bu dönüşümün nereye gidebileceğiyle ilgili sorular üzerinde düşünmeyi zorunlu kılıyor.
Örneğin robotlar gibi yapay zekâya sahip dijital varlıkların, vatandaşlık ve ikametgâhın ötesinde ne tür hak ve sorumlulukları olabilir? Öyle ya, artık onlar da “bir ülkede yaşayan halkın” yani kamunun parçası durumundalar.
“Yapay insan” tartışması da olarak adlandırılan son tartışmaya göre, yapay zekâ ve robotlar da insanlarla aynı hak ve sorumluluklara sahip olmalı.
Bu görüştekilere göre ileride yapay zekâlar da tıpkı insanlar gibi hak sahibi olabilecekler, bazı yükümlülükler ve sorumluluklar taşıyabilecek ve hukuki olarak da “kişi” olarak tanımlanabilecekler.
Nasıl, yapay zekâlı robot komşuların, mesai arkadaşlarının ya da yapay zekâ belediye başkanlarının yer aldığı bir “kamu” sizi de biraz ürkütmüyor mu?