Ben, bizi kurtaracak ya da düştüğümüz anda kaldıracak olanın saf bir iman olduğuna inananlardanım. Para, güç, makam… Bunların her birinin batacak ve bitecek olma ihtimalini bilerek hiç bitmeyecek bir kudretin egemenliğine inanıyorum. Gerisi, bir vesaire…
Hakikatli adamların soyundan geldiğimize inancım tam benim. Onlar bu dünyaya tam da söyledikleri gibi “hoş bir sada” bıraktılar ve göçtüler bu fena aleminden. Gitmek için geldiler, öyle olduğunu bildiler ve giderken de arkalarında bıraktıkları bir koca dava oldu. Bizler bu meselenin neresinde duruyoruz ve ne kadarını kendimize dert ediyoruz diye de merak etmiyor değilim.
Yani dava deyip de naralar attığımız, söylediğimiz, yazdığımız her ne varsa neden bu gayeye, bu mefkûreye ve bu davaya bağlı olduğumuzu hiç düşündük mü bilmiyorum. Merak ediyorum mesela ne kadarını bilip ne kadarını anlayıp ne kadarını yaşıyoruz? Acaba ucunda dünyalık bir menfaat var diye mi bütün bunlar? Makam, mevki ve para olmasa ucunda kaç kişi kalır “dava”ya sahip çıkan? Hani hep anlatılan gibi bir yaşlı adam bir yaşlı teyze mi gelir ardımızdan? Ve o kadarı da yetmez mi bize?
…
Sultan II. Murad, Ankara’da bulunan Hacı Bayram Veli’ye büyük muhabbet ve saygı göstermektedir. Büyük veliye hürmeten onun müritlerinden vergi alınmamasını emretmiştir. Bunu duyanların çoğu sadece vergiden muaf olmak için Hacı Bayram Veli’nin müridi olmaya akın eder. Öyle ki Ankara’dan kimden vergi istense, o kişi “Ben Hacı Bayram Veli’nin müridiyim” demektedir. Bu durum Sultan Murat’a Han’a iletilir. Murat Han da Hacı Bayram Veli’ye bir mektup göndererek durumu büyük veliye bildirir, gerçek müritlerinin sayısı ister. Hacı Bayram Veli de bütün müritlerine bir yerde toplanmaları için haber salar. Müritlerinin toplanacağı alana bir çadır kurdurtur ve içine de koyun ile doldurur. Sonra müritleri de çadırın kurulduğu alanda toplanır. Büyük Veli çadırdan çıkar ve kalabalığa:
“Beni seviyor musunuz?” diye sorar. “Elbette seviyoruz” cevabını alır.
“Peki istersem benim için canınızı feda eder misiniz?” der bu kez.
“Elbette, canımız sana ve senin yoluna feda olsun” derler.
Bunun üzerine Hacı bayram Veli:
“O vakit şimdi içinizden bir kişi çıksın onu kurban edeceğim” der.
Herkes şaşkındır ve kimseden ses çıkmaz. Nihayet kalabalığın içinden bir er kişi öne çıkar: “Canım sana ve yoluna feda olsun” diyerek çadıra girer.
Hacı Bayram Veli içeride önceden hazırlattığı koyunlardan birini kestirir. Koyundan akan kanlar çadırın dışına çıkar. Hacı Bayram Veli çadırın dışına çıkarak bir kişinin daha gelmesini ister. Bir adam daha çıkarak çadıra girer. Yine aynı olay tekrar edilir. Kalabalık çadırın önünde fazlalaşan kanı görünce iyice şaşkına döner.
Hacı Bayram Veli bir kişi daha ister. Bu sefer de bir kadın çadırın içine girer. Aynı şey tekrar edilir.
Olanları gören ahali dehşete düşer. Hacı Bayram Veli bir kişinin daha gelmesini ister ama başka kimse çıkmaz ve herkes bir taraflara kaçışır. Böylece Hacı Bayram Veli gerçek müritlerinin sayısını tespit edip Sultan Murad’a bir şu minvalde bir mektup yazar:
“Sultanım gerçek müritlerimi sormuştunuz. Benim gerçek müritlerim iki er kişi ile bir hatun kişiden ibaret olmak üzere üç kişidir.”
…
Hasılı sorum şu; kaç kişiyiz?