Hollanda’nın Lahey kentinde tarihî bir gelişme yaşandı.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nin açtığı davada ilk karar çıktı.
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’i Gazze’de soykırım suçlamasıyla yargılayacak. Dava esastan görüşülecek.
Adalet Divanı, İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların “makul seviyede” ispatlandığına hükmetti ve davanın düşürülmesi talebini reddetti. Ancak mahkeme heyeti, doğrudan ateşkes emri vermekten kaçındı.
Güney Afrika Dışişleri Bakanı Naledi Pandor, “Ateşkes olmadan Uluslararası Adalet Divanı’nın kararları uygulanamaz. Mahkemenin Gazze’de ateşkes kararı vermesini isterdik.” açıklamasını yaptı.
Mahkemenin ateşkes emri vermemesi, Filistin taraftarlarında moral bozukluğuna neden oldu.
Mahkeme kararını kimileri, ‘tarihî bir süreç’ olarak nitelerken kimileri, ‘yetersiz, eksik ve etkisiz’ buldu.
Evet, mahkemeden ateşkes yönünde bir kararın çıkması beklenirdi. Olmadı. Ve fakat bu durum kazanımları görmemizi engellememeli.
FİLİSTİN NE KAZANDI?
7 Ekim’de Aksa Tufanı Operasyonu ile başlayan süreç, İsrail’in yargılanması sürecini doğurdu.
Yüz küsur gündür yaşananları topluca değerlendirmeli ve Filistin’in kazanımlarına bu açıdan bakmalı.
Bu pencereden baktığımda beş önemli gelişme söz konusu.
1-İsrail ilk defa katliamları nedeniyle yargı karşısına çıktı.
2-Filistinliler, direniş tarihinde ilk defa dünya çapında söylem üstünlüğü elde ettiler. Dünya kamuoyunda Filistin topraklarında ne yaşandığına dair merak oluştu ve İsrail’in on yıllardır medyada oluşturduğu algılar sorgulandı.
3-İsrail’in mağduriyet üzerinden kurduğu “devletleşme süreci” temelinden sarsıldı. İsrail ve Yahudi siyonistlerin, Nazi uygulamaları nedeniyle elde ettikleri ‘dokunulmazlık kalkanı’ artık yok olmuştur.
4-İsrail yetmiş senedir fiili işgal ve soykırım sürecini yürütürken dünyaya dönük de mazlum rolünü oynuyordu.
Dünyanın çeşitli yerlerinden sürülmüş, toprağı olmayan ve soykırımdan kaçıp kurtulan Yahudilerin birlik olup Batı standartlarında, demokrat bir devlet kurma hikâyesi anlatılıyordu. Batı’ya bir anlamda “başarı” öyküsü yansıtılıyordu. Filistinliler ise kendilerine verilene razı olmayan, agresif ve saldırgan bir topluluk olarak aktarılıyordu.
“Terörist Filistinliler ve normatif hukuk kurallarına tabi Demokrat İsrailliler…” (!)
İşte 7 Ekim ile birlikte, İsrail’in yansıttığı resmin ‘aldatmaca, kurgu ve yalan’ olduğu ortaya çıktı.
İsraillilerin mazlum olmak bir tarafa dursun, çağın en büyük zalimleri olduğu net bir şekilde görüldü.
5-Yargı süreçleri nasıl neticelenir bilinmez ama gelinen aşamada İsrail’e, soykırım iddiası yöneltilmiş ve bu iddianın yargılanması kararı çıkmıştır.
Bu durum İsrail’in ‘Büyük Devlet ideali’ için çok büyük kayıptır.
Filistin tarafına yönelik uygulanan ispatlı savaş suçları, katliam ve soykırım; İsrail’in sonunun başlangıcıdır. Filistin’in ise devletleşme sürecinin başlangıcıdır.
BÜYÜK RESME BAKMALI
Yazımda Gazze’de yaşanan dehşet dolu acı tabloyu bir nebze ifade eden mahkeme kayıtlarına da yer vermek istiyorum.
“Gazze nüfusunun yüzde 93'ü kriz seviyesinde bir açlıkla karşı karşıyadır. Gazze'deki çocuklar ciddi travmalarla karşı karşıya; 1,4 milyon insan sığınaklarda yaşamaktadır, hastalıklar yayılmaktadır. Bir neslin buna maruz kaldığı görülmektedir, pek çoğu annesiz ve babasız kalmıştır. Çocukların yaşadığı dram gerçekten yürek parçalayıcıdır."
Mahkemenin şu an geldiği aşama veya gideceği son nokta belki hiçbirimiz için yeterli olmayacak. Belki katledilen onca şehidi geri getirmeyecek. Açlıktan kıvranan bebelere derman olmayacak…
Fakat konuyu geniş perspektiften bakarak değerlendirme ve büyük resmi okuma ihtiyacı vardır.
İsrail’in soykırımla itham edilmesi, soykırım kapsamında yargılanması büyük iştir!
Gazze halkı, dünya tarihinde nadir görülen bir direniş sergilemekte. İlkeden, inançtan taviz vermeden ve insanlık safında sabırla saf tutmayı tercih ederek…
Desteğimiz, duamız Filistinli kardeşlerimizle.