Bütün dünyayı “aynı”laştırarak kendi sahasına katmak isteyen modernizmin en büyük düşmanı farklı kalmaya çalışanlardır…

Farklı kalabilmenin en önemli yanı ise vazgeçilemez inançlarınızın olmasıdır…

Bu, teklif edilen ile terkedilmesi istenen arasındaki duygusal mücadeleyi de sembolize eder…

Taşıdığı değerin farkında olamayacak kadar asimile olmuş kişilerin, teklif edilene karşı direncinin daha zayıf olduğu çok aşikârdır; nefsi kışkırtan tuzaklar çerçevesinde…

İslâm toplumları kendi içerisinde ciddi bölünmeler hatta çatışmalar yaşıyor olsa da öyle görünüyor ki hâlâ modern Batı için aşılması en zor engeldir…

Bunun en temel göstergesi, en derin çatışmanın İslâm ve Batı arasında cereyan etmesidir…

Batı’ya hâlâ zihniyet olarak “kafa tutma” potansiyeli taşıyan bir inanç olarak İslâm, dünyada kendisini tehdit altında hisseden herkesin en önemli direnme merkezi konumundadır; inancı ne olursa olsun…

Ve bu yüzdendir, bin yıldır İslâm’ın bayraktarlığını yapan “Türkiye’nin, Türkiye’den büyük olması…”

Ve yine bu yüzdendir, Türkiye’nin okların hedefi olması ve çatışmanın sıklet merkezine dönüşmesi…

Tıpkı tarihte olduğu gibi bugün de İslâm ve Batı zihniyetlerinin çatışma alanı olarak Türkiye’nin seçilmesi, Batı’nın en temel korkularından bine işaret ediyor; o da İslâm ile birlikte Türklerdir…

Bu birlikteliğin tarihte neye tekabül ettiğini iyi bilen Batı, bu birlikteliğin yeniden canlanmaya başladığını çok net bir öngörüyle fark etmiş durumda…

Müslüman coğrafyanın dağılan parçalarını yeniden derleyip toparlama kudretini yansıtan tek ülke görümünde olmanın da getirdiği bir hedef olma durumu söz konusu…

Bu “derleyip toparlayıcı tek ülke” olma nosyonu, hamaset üzerine kurulu bir slogan değildir…

Bu gerçeği dillendiren onlarca akademisyene şahit olmanın da getirdiği dirençle buraya yansıtıyorum…

Üstelik bu akademisyenlerin bir tanesi bile Türk değildi; tıpkı rahmetli Prof. Dr. Ali Mazrui gibi…

Zihniyet çatışmasının odağında olmanın getirdiği olumsuzluklar elbette vardır…

Fakat sunduğu fırsatlar çok daha fazladır…

Bu fırsatların en başında gelen şey ise insana kattığı, taklit edilmesi mümkün olmayan niteliklerdir; bedensel, zihinsel ve ruhsal yansımalarıyla…

Temelde yaşanan şey bir medeniyetler çatışmasıdır ve bu çatışmada gittikçe belirginleşen şey de aktörlerin yer değişimidir…

Batı’nın çatışmayı derinleştirmesinin en temel sebebi de bu tarihsel korkularıdır; Gabriel Martinez-Gros ve Lucette Valensi’in işaret ettiği gibi…

Türkiye cephesindeki en büyük enerji kaynağı ise Batı’nın korkuları değil, mazlumların umutlarıdır…

Mazlumun umudunda saklı “Nusretullah”tır…