Irak’ta yolsuzluk, işsizlik ve kötü yönetimi protesto için ülkenin dört bir yanında düzenlenen gösteriler hız kesmeden devam ederken ölü sayısı da artıyor.

Sokağa çıkma yasağına uymayan öfkeli halk hem hükümete hem de İran’a tepkili.

Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, göstericilerin taleplerinin haklı olduğunu fakat hükümetin elinde sihirli çözümler bulunmadığını söyleyerek “sabır” ve “sükunet” çağrısında bulundu.

Fakat bu tür açıklamaların tepkilere son vermesi ve göstericileri yatıştırması neredeyse imkânsız.

Çünkü halk yöneticilere ve verdikleri sözlere güvenmiyor.

Birkaç yıl sabretse de mevcut yönetim şekliyle bir şeyin değişmeyeceğini biliyor.

Abdülmehdi göstericilere hak verdiğini söylerken güvenlik güçleri tam tersi bir tavır sergileyerek protesto gösterilerini bastırmak için şiddet kullanıyor ve iletişimi kesiyor.

Güvenlik güçlerinin bu tavrı ve ölü sayısının sürekli artması, gösterilerin devam etmesi halinde önümüzdeki günlerde katliamlar yaşanabileceği endişesine yol açıyor.

Irak, fakir bir ülke değil.

Sahip olduğu doğal zenginlik sayesinde halkına çok daha müreffeh bir hayat sunabilir.

Fakat sorunlarını çözebilmek için köklü ve kapsamlı bir reforma ihtiyacı var.

Söz konusu reformu gerçekleştirebilmesi için de öncelikle bağımsızlığını kazanması ve diğer ülkelerin çatışma alanı olmaktan çıkması gerekiyor.

Irak’ta bugün yaşananların bir numaralı sorumlusu ülkenin maruz kaldığı işgal.

Üstelik komşuda bir değil iki işgal söz konusu.

Amerikan işgali ve İran işgali.

Diğer tüm sorunlar bu iki işgalin ürünleri.

İşgal sona ermeden yol açtığı sorunların ortadan kalkması beklenmemeli.

Görünüşte bir takım sorunlar çözülse de işgalin varlığı başka sorunlar üretir.

Ülkenin soyup soğana çevrilmesinin ve kötü yönetimin bir numaralı sorumluları Amerika’nın veya İran’ın, bazen de her ikisinin himayesinde dokunulmazlığa sahipken yolsuzlukla mücadele mümkün mü?

Irak’taki en büyük Şii otorite sayılan Ali es-Sistani dün Irak hükümetine yolsuzlukla mücadele etmesi çağrısında bulundu.

Oysa es-Sistani başta olmak üzere mevcut yapıdan beslenen Şii din adamlarının birçoğu sorunun parçası.

Dolayısıyla çözüm üretmeleri ya da çözüme katkıda bulunmaları oldukça uzak bir ihtimal.

İran ve Hizbullah medyasına göre Irak’taki protesto gösterileri, arkasında Amerika’nın, İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın olduğu bir “fitne”.

Bu yaklaşım ve söylem şaşırtıcı değil.

Çünkü benzer ithamları daha önce de duyduk.

Arap Baharı rüzgârları esmeye bağlayınca İran ve Hizbullah medyası bunun bir “İslami uyanış” olduğunu söylemişti.

Devrim dalgası Suriye’ye ulaşınca aniden ağız değiştirip protesto gösterilerini “fitne” olarak nitelemeye ve komplodan söz etmeye başladı.

Irak halkının işi oldukça zor.

Aynı anda iki ayrı işgale ve ülke içindeki işbirlikçilerine karşı mücadele etmek zorunda.

Önünde uzun ve dikenli bir yol var.

Abdülmehdi başkanlığındaki hükümet güçlükle kurulabilmişti.

Hükümetin istifası veya kabine revizyonu, hatta yeniden sandığa gidip seçim yapmak dahi sorunları çözmeyecek.

Irak’ın etnik ve mezhepsel paylaşım üzerine kurulu mevcut siyasi yapısında alternatifler de ne yazık ki oldukça kısıtlı.