Birleşmiş, Kararsız Beşli Çete: BM!

21. yüzyıl yeni bir dünyanın yeni bir anlayışla kurulması zorunluluğunu ortaya koydu. Özellikle Rusya’nın Ukrayna işgali ve BM Güvenlik Konseyi’nde taraf olan ülkenin dönem başkanı olması ve kararda veto yetkisini kullanması durumun vahametini anlamamız için önemli bir gösterge olmuştur. Rusya’nın anti demokratik dürtülerle bu işgali başlattığını ve haksız olduğunu söyleyen diğer haksızları nereye koymalıyız? ABD hangi hakla Irak’ı işgal ederek bir buçuk milyon insanın ölümüne, o sayıya denk tecavüze ve ikisinin toplamınca insanın yer değiştirmesine sebep oldu. Aynı ABD’nin NATO şemsiyesi altında Afganistan’da olduğu on yıllar ve teröre verdiği destekle BM 51. madde üzerinden meşruiyet araması insani midir? Aynı ABD’nin Suriye’de sentetik yeni oluşumlara zemin hazırlamak üzere Türkiye’ye karşı terör eylemleriyle öne çıkan terörist bir grubu silahlandırırken; DAEŞ terör örgütüne karşı halkı koruduğu iddiasına kimi inandırabilir? Yine ABN ve Avrupalı işbirlikçilerin İsrail’in yanında nedensiz ve niçinsiz yer almasının ve bu desteği BM’de sürekli bir şekilde yapması hangi insani ve demokratik değerlerle izah edilebilir?   

21. yüzyılın henüz başındayken mülteci krizini fırsata çevirme fırsatını kaçırmamak için yaşadığımız çağın belirleyici asıl krizinin, modern siyaset ve demokrasi krizi olduğunu hatta belirleyici unsurun GÜÇ ve KURUMSAL ayrımcılığa dayandığını kabul etmemiz ve bunu düzeltmeye çalışmamız gerektiğini kabulden geçiyor. İnsana ve insanlığa yarayışlı demokrasiyi korumanın yolunun daha fazla duvar örmek, keskinliği artırılmış tel örgü çekmek, sınır kontrollerini artırmak, sığınma arayanları saç ve göz renklerine, ten rengine, geldiği coğrafyaya, konuştuğu dile, mensup olduğu inanca göre tasnif etmek olmadığını ve bu kriterlerle insanlara sınır dışı etmek veya kabul etmek değildir. Yapılması gereken BM başta olmak üzere demokrasiyi aşındıran güç odaklarına karşı mücadeleyi büyütmek ve çoğaltmaktan geçmektedir. Bunun için silah gücüne bakmaksızın bütün dünya ülkelerini coğrafya, vatandaşlık ve etnik aidiyetlerin ötesinde insan olarak kabul etmek ve BM’yi bu anlayışla yeniden yapılandırmak gerek. Ayrıca BM güvenlik Konseyi üyelerinin hiçbirine yıllık başkanlık ve veto hakkı tanımamak gerek. Güvenlik Konseyinde görüşülecek mesele ile ilgili olan ülkeye savunma dışında hiçbir hak tanınmadan o oturum ile ilgili olmak üzere gizli oyla bir başkan seçilmeli ve adil bir kararın alınabilmesi için azami gayret gösterilmelidir. İnsanlık için demokratik, eşitliği gözeten adil bir düzenin kurulmasının önündeki engellerin hegemon ve zalim ülke yöneticilerinin baskıları sonucu gerçekleşen mülteci hareketliliği olmadığını anlamamız gerekiyor. Siyasal alanı daraltan, hayatı gereğince yaşama imkanlarını ortadan kaldıran ve kamu hizmetlerini paylaşmada adalet ölçüsünü kaybeden yönetimler her geçen gün mülteci sayısını artırmaktadır. İnsanlar, insanlık için anlamlı bir direniş ortaya koymak için mültecilerin kaderi insanlığın gelecekte huzurlu olması ve insanlık ortak paydasında buluşturulması ile mümkündür. Filistin’de, Ukrayna’da Suriye’de veya dünyanın herhangi bir yerinde bir yerleşim yerine, bir hastaneye atılan bir bomba sonucu katledilen çocukların saç ve göz rengine göre pozisyon alırsak bu, insanlığın felaketi olur. Geçtiğimiz günlerde Ukrayna’da bombalanan çocuk hastanesinde katledilen “Yekaterina Andrukhovych adlı mavi gözlü, sarı saçlı bir kız” yerine Suriyeli mülteci bir ailenin küçük kızı da olabilirdi. Çünkü Suriyeli mülteciler Ukrayna’da da mülteci oldular.

İnsanlara ve insanlığa efendilik taslayan emperyalist güçler dünyanın dört bir yerinde masum sivillerin, kadın ve çocukların hayatları üzerinde tek başlarına hak iddiasında bulunuyorlar ve dünya modern zamanların en vahşi insan hakları ihlallerini yaşıyor. Bu vahşet Ukrayna’da yaşanmaya başladığında ve sarı saçlı, mavi gözlü kadınlar ve çocuklar Avrupa’nın kapılarına dayandığında ‘kendilerinden’ olan insanların felaketiyle felaketin boyutlarının farkına vardılar. Peki bu durum sadece Ukrayna ile mi sınırlıydı? Ukrayna’nın bir parçası olan Kırım’da bu felaketler yaşandığına neredeydiniz? Irak, Myanmar, Filistin, Afganistan, Suriye ve Afrika yıllardır bu zulümlere maruz bırakılıyor. Son olarak güvenlik gerekçesiyle Afganistan’ı kaçarcasına terk ederek kaos girdabında bırakan ABD, Ukrayna işgalinin teşvikçisi olarak insanlığın hangi yüzünü temsil ediyor? Güvenlik gerekçesiyle işgal etmek, güven ortamını yerle bir etmek ve güvenlik gerekçesiyle kaçmak! Irak ve Afganistan’da buna tanıklık ettik. Kim kimi ne uğruna mülteci olmaya zorluyor. Zalim olmak ve en zalim olarak çocukları katletmek. Saldığı korku girdabında insanları evinden, şehrinden ve ülkesinden uzak yaşamaya mahkûm etmek. İnsanlık ürettiği krizlerin pençesinde kıvranırken; birilerinin insanları ten rengi, inançları, saç ve göz rengi üzerinden tasnif etmesi ne utanılası bir tavırdır?

Rusya yerine ABD Ukrayna’yı işgal etseydi Avrupa’nın ve Avrupalının tavrı nasıl olurdu? İsrail’in işgal ve ilhaklarına sessiz kalan Batı dünyasının uydurduğu kimyasal silahların varlığı teranesiyle Irak’ı işgali ve yaşanan zulümler bu soruları sormamızı zorunlu kılıyor. Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı kimlik değiştirme, soykırım, sürgün ve idamlara dünyanın neresinden kim ses verdi? Filistin’de çocuk öldüren İsrail’i koruyucu ABD’ye rağmen kim cezalandırabilir? “Nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz?” sorusunu her kesin kendisine sormasının zamanıdır ve hep birlikte “daha adil, eşit insanlık ailesi içinde yaşanılabilir bir dünya mümkün” diye haykırmak zorundayız.