Irak’taki ‘İran problemi’nin temelinde, Iraklı Şiilerin büyük kısmının İran Şii mercilerine tâbi olmaması yatmaktadır. Nitekim onlar İranlıları kendi topraklarında görmek istemiyorlar. Çünkü İran iki taraf arasına kin tohumları ekiyor. Bundan amacı ise Şiileri kaygılandırıp İran’ın himayesine sığınmalarını sağlamak. Bu planın büyük oranda başarılı olduğu da görülüyor! Zira, Iraklı Şiilerden büyük bir kitleyi kendi menfaatlerini gerçekleştirmek için kalkan ve asker olarak kullanabilmektedir. Bu mesele uzun izahlara muhtaç bir konu…
Musul savaşından İran’ın beklentisi, Şii topluluk ile Sünni Arap kardeşleri arasında çatışmaların çıkmasıdır! İran, Şiilerin gerek Peşmerge ile, gerek Türkmenlerle, gerekse diğer gruplarla çatışmasını istiyor. Böylece işin sonunda Şii grupların diğer tüm grupları kendisine karşı tehdit görerek Irak’ın güneyine ve ortasına çekilmesini sağlamak istiyorlar. Bu geri çekilme sayesinde, Ortaçağlarda Menazire (Hîre, Lahmîler) devletinde olduğu gibi İran’ın batı hududunu koruyan bir şerit oluşturmayı hedefliyorlar. İran’ın bölgede büyük bir hırsla ulaşmaya çalıştığı nihai hedefi budur.
Bilindiği üzere İran Projesi, Arap, Türkmen ve diğer topluluklardan bir milyon insanın bölgeden göçürülmesini hedeflemektedir. Bu amaca matuf olarak Felluce kentinde yaşanan operasyonların benzerleri başka kentlerde de görülmektedir. Bu gibi (etnik, mezhebi vb.) grup temelli olaylar üzerinden demografik yapıyı değiştirmek istiyorlar. Bunlar bilinmektedir, ancak operasyonların bilinmeyen bir sebebi daha var:
Irak’ta insanları göçe zorlama operasyonlarının görünmeyen sebebi Devlet Örgütü’nü (DAİŞ) kurtarmaktır, ondan kurtulmak değil! Nitekim, Irak’ın birçok vilayetinde icra edilen eski savaşlarda çok ağır ihlaller ve zulümler yaşandı. Bu ihlaller bitmiş de değildir. Zira, son derece kötü şartlar altında kamplarda yaşamaya çalışan yerli ve köklü Sünni ailelere aşağılamanın her çeşidi reva görülmektedir! Evlerine geri dönmeleri ve yeniden istikrarlı bir hayata başlamaları da engellenmektedir. Bu kurgu, yüzlerce genci; yollarının kapalı, önlerinin karanlık olduğu hususunda ikna ederek, ailelerinin intikamını alma hırsıyla Devlet Örgütü’ne katılmaya mecbur etmektedir.
İran usulü Musul savaşı, aynı zamanda yüksek sayıda mülteci üretmek suretiyle Türkiye ve Avrupa üzerinde baskı kurma operasyonudur. Öbür taraftan “Musul’u kurtarma operasyonu” adı altında Irak’ın geniş bir bölümü etnik temizlik operasyonlarına şahit olacaktır! Bu da şu anlama geliyor: İran Suriye’de yaşanan olayların Irak’ta yeniden yaşanmasını istiyor!
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: İran’ın DAİŞ’ten kurtulmak istediğini zannedenler büyük bir yanılgı içindedir. Zira, İran’ın Irak Şiilerine Ortaçağlarda Menazire devletinin üstlendiği işlevi yükleyebilmesi için uyguladığı stratejide Devlet Örgütü’nü araç olarak kullanmak, kurgunun ana gündem maddesini oluşturmaktadır.
Musul savaşı İran’ın kurguladığı stratejiye uygun şekilde gelişecek olursa, bu savaşta en büyük zafer DAİŞ’in olacaktır. Evet, Devlet Örgütü Musul’dan çekilecektir. Ama, toprak kaybı DAİŞ’in umurunda bile değildir. Çünkü, bu kayıp karşılığında yüzlerce, hattâ binlerce yetim genci saflarına katmış olacaktır. Kameralar onların nasıl cephelerde savaştırıldığını gösterecek, DAİŞ onları kendi yöntemleriyle eğitecek, yarın bir gün onların pervasızca insanları öldüren intihar bombacısı ölüm mangalarına dönüşmesi için elinden geleni yapacaktır!
Çeviri: Fethi Güngör