Aşağıda yazdıklarımı okuyunca zihnindeki, bilincindeki kötülük sınırı genişleyecek bütün herkesten özür diliyor, şimdiden helallik istiyorum. Ancak, tabiri caizse, naçizane yaptığım “maslahat-mefsedet” hesabı gereğince bu yazıyı yazma zorunluluğu hissettim. Hayrolur inşaallah.

***

Yıllar önceydi. Kendisine de, film tecrübesine de güvendiğim bazı arkadaşlarım, “Abi ‘Oldeuboi’ diye bir film var, muhakkak izlemelisin” diye tutturdular. Oturdum, filmi izlemeye başladım; sert bir başlangıç, çatışma seviyesi takdire şayan, gerilim sürekli had safhada; bayağı iyi gidiyordu. Derken film son virajı aldı ve şeytani ve mide bulandırıcı bir “zeka gösterisiyle” son buldu: İnsanlık tarihinin her döneminde, her yerde kesinkes yasaklanmış, iğrenç bulunmuş, lanetlenmiş ensest.

Anlamı şuydu: Ahlaksız yönetmen Chan-wook Park bize “Gördünüz mü, hiç tahmin edemeyeceğiniz bir final tasarladım; hepinizden daha zekiyim” diyordu. Oysa, hafızasında, bilincinde “ensest” gibi bir bilgi olmayan sayısız insan, filmi izleyince bundan haberdar olmuştu ve bu yüzden Chan-wook Park hepimizden daha ahlaksız ve hepimizden daha kötüydü. Hepimizden daha zeki olduğu filan yoktu ve belki de şeytandı.

Mevzubahis lanetli durum, insanlık tarihinin her döneminde her yerde görülmüş olabilir; ancak diğer insanlar bunu bilmeden, bu bilgiye sahip olmadan, zihnindeki, bilincindeki “dünyadaki olabilecek kötülükler” bilgisi genişlemeden de hayatını sürdürebilir ve büyük ihtimalle bu hayat öbüründen daha iyi olacaktır.

***

Yakın zamanda İngiliz yapımı “Broadchurch” adında bir dizi izledim. Şöyle ödüllü, böyle puanlı, acayip başarılı filanmıştı. Gerçekten de, her ne kadar kendi içinde vasat sayılsa da, piyasadaki diğer işlere nazaran ritmi iyiydi. İlk sezonunun finaline kadar bekledim, “Muhtemelen bu kadar övülmesi, son virajdaki maharetine bağlı” dedim. Son virajı pek de tatminkar bulmamışken, düğümlerin çözüldüğü son bölümü izleyince iğrendim, zekamın, hikaye tecrübemin aşağılandığını hissettim. Nitekim pek “zeki”, pek “maharetli” dizi ekibi, hepimizi “yanıltmak”, “ters köşe” yapmak, “zekalarına saygı duymamızı sağlamak” adına şeytani bir kokteyl yapmışlardı: Hem eşcinsellik, hem pedofili.

Başta Avrupalılar olmak üzere, pedofili meselesinin Batılılar için günden güne büyüyen, hayli endişe verici bir mesele olduğunu biliyorum. Bu yüzden, bunu bir mesele, bu meseleye bağlı bir tema olarak hikayelerinde kullanmalarını, yani bundan dertlenmelerini anlayabiliyorum. Mesela, daha önce bu sayfada takdirle bahsettiğim “The Missing”de tam anlamıyla böyleydi; adamların yan temada meseleyi kabulleri, kaygıları, “alternatif” çözüm önerileri, dertlendiklerine işaretti. Fakat, “Broadchurch”ta olduğu gibi, bu ciddi meseleyi makul hale getirme çabaları sözkonusu olunca, iş fesat projesine dönüşüyor; şüphem yok (“Reşit olmasına sadece 1 ay vardı” diyebiliyorlar sözgelimi, iki dizi sonra da “Sadece 1 sene vardı” derler ve böyle gider.)

Filmlerde, dizilerde müstehcenlikten şikayet ederken adamlar çıtayı pornografiye yükselttiler. Pornografi olmaz derken karşımıza eşcinselliği çıkardılar. “Bu şeytani iştah yapımcıları, yönetmenleri, senaristleri nereye götürecek?” demeye kalmadı ensestiyle, pedofilisiyle müthiş bir fesat taarruzuyla karşı karşıyayız şimdi. Adamların heybesi geniş, yakında işin içine nekrofiliyi de katacaklar, bir adım ötesinde de “ensest nekrofili” ya da “hem pedofili, hem nekrofili” karşımıza çıkar herhalde. Şeytanın sınırı mı var!

***

Dostlar, kardeşler, abiler, ablalar; “Böyle şeyleri izlemeyin” dememin size hakaret manasını taşıyacağını biliyorum. Velakin yine de aramızda “Ama iş iyi, sardırarak izlerim” diyenler olacaktır (Hala çılgınlar gibi “Game of Thrones” izliyorsunuz, değil mi?) Olmaz; artık o eşik aşıldı. Zihnimizdeki, bilincimizdeki kötülük sınırının genişlemesinden söz ediyorum. Kimilerinin, ucu bucağı görünmeyen bir fesat zincirinin içinde dünyayı felakete sürüklediğini; kimilerinin, “Anlatılacak hikaye kalmadı” safsatasına kendini de inandırarak ve kendisi böyle bir gerizekalılık arz ederken hepimizin zekasıyla dalga geçtiğini anlatıyorum. Bu yüzden adamlar bizim Bal’ımıza hayran hayran bakıyorlar, bu yüzden Asgar Ferhadi’yi ağızları açık izliyorlar, bu yüzden Mecidi’nin filmleri sözkonusu olunca elleri ayaklarına dolaşıyor; bu yüzden “Hitchcock görse bunlara ayakkabısını bile sildirmezdi” diyorum.

***

Bu yazıyı okuduğundan dolayı bilincindeki kötülük sınırı genişleyen bütün herkes; tekrar ve tekrar hakkınızı helal edin lütfen.