İnsanın en önemli işlevi; özenli yaşamak
Sevmek, saygı duymak, geliştirmek ve korumak; işte bunlar, bana göre özenli yaşamanın alt bileşenleridir, yani değer vermek ve değer katmaktır. Çünkü herkesin bu dünyada huzurla yaşama, değer görme ve iyi ilişkiler geliştirme hakkı ve görevi vardır. Dünya, ancak insandan yayılan insanca yani medenice bir anlayışla yaşanılır hale gelir. Bunu yeni kuşaklar önceki kuşaklardan görmeli, hissetmeli, yaşamalı ve onlarda bu döngünün bir parçası olacak şekilde bunu sürdürmeliler. Bu dünya, kimsenin ahirete götüreceği bir parçası olmadığı için, el değiştirirken hem maddi-fiziki dünyayı, hem de içinde yaşayacak olan canlıları korumak, önce Rabbimize (c.c) sonra insanlığa karşı görevimizdir çünkü hayatın içinde insan dahil ne varsa emanet.
Sevmek, saygı duymak, geliştirmek ve korumak; işte bunlar, bana göre özenli yaşamanın alt bileşenleridir, yani değer vermek ve değer katmaktır.
Tahrip olan tahrip eder
İnsanı tahrip etmek, varlığı tahrip etmektir. Ona sevgisiz ve özensiz davranmak, gıdasız bırakmak kadar kötüdür çünkü fiziki tahribat kadar ruhî tahribatta insanın dengelerini alt üst eder. Sevgi gösteremeyenler, aslında istemediği kadar deposunda sevgi varken, bunu açığa çıkarmaya zemin bulamamış, üstelik derin tahribatlar aldıkları için sevginin yerine öfkeyi, nefreti, eleştirip aşağılamayı öğrenmiştir. Sevgisizlik hayat enerjisini tüketir, hele de anne babadan görülemeyince, zarar katlanır. Sinir sistemimiz öğrendiğini tekrarlar bu yüzden sevgiyi öğretebilmek, en iyi öğretmenliktir. Bu varsa, diğer her şey daha kolay olur.
Önce kendini sev
Başkalarını sevebilmenin ön şartı kendisini sevebilmektir. Her şey gibi, sevgi de ailede öğrenilir. Önce hissedilir, sonra modelleyerek yansıtılır daha sonra kendisinde üretilerek bilinçli bir şekilde dağıtılır. İnsanın potansiyel değerleri, ihtiyaçları yerinde, zamanında ve dozunda giderildiğinde ortaya çıkar. İnsan mutlu olunca sabırlı, anlayışlı ve üretken olur. İçindeki değersizlik duygularıyla savaşmak yerine, dışa dönerek hayatın dengelerini koordine eder. Yani aklını ve enerjisini, kendisine karşı değil, kendisi ve kendisinin dışındakiler için kullanabilir.
Özenli olmak, zarif olmaktır
İnce düşünceli olmak duyarlı olmanın, duyarlı olmak ise sorumluluk taşımanın bir sonucudur. Bir atasözümüz de buna işaret eder, “Her şey incelikten kırılır fakat insan kabalıktan kırılır”.Aklına geleni aklına geldiği gibi sarf etmek, çocuklukta normaldir. Çocuk akıl ve idrak olgunluğuna kavuştukça,düşünerek cümle kurması ve her şeyi duygularına göre ifade etmemesi gerektiğini öğrenir. Küçük yaşta öğrenilen kalıplar, yetişkinlikte dil ve zihin alışkanlığı olarak kayar gibi hayatına girer ve zorla değiştirmedikçe de kalır. İnsan yetişkin olduğunda artık çocuk formundan çıkmış, olgunlaşmış, nerede ne dediğinden sorumlu olduğunu idrak etmiş olmalı. Bu sebeple, insan ve var olan her şey, insanın özenli ilgisine muhtaçtır. Özen, bir farkındalık ve bilinç kazanma sonucunda oluşur. “Bilip bilmediğimiz her ne varsa Allah’a (c.c) aittir ve değerlidir”. İnsan bunun farkında olmalı ki korusun ve geliştirecek şekilde yaklaşsın. O zaman, sadece Allah (c.c) için, kendimize ve kendimizin dışındaki herkese ve her şeye özenli davranmaya niyet edelim. Bu bir Müslümana yakışan çok doğru bir tutumdur.