Sosyolojik ya da bireysel meselelerde zihinsel bir bulanıklık meydana geldiğinde yapılması gereken en önemli şey -tabiri caiz ise- insanı fabrika ayarlarıyla yeniden keşfetmektir.
Bunun için de en doğru adres, insanı yaradan Rabbimizin, onunla ilgili söyledikleridir. O, insanın hem güçlü hem de zayıf yönlerini haber veriyor…
İnsan, nefis ve ruhtan meydana geldiği için doğru bir eğitim almadığında, başka bir ifadeyle “ham” kaldığında neler yapabileceği çok açıktır; Kur’an’ın tarifinde…
İnsana yakışan elbette ruhunu yüceltmek, erdem sahibi olmaktır. Lakin zaaflarımızı bilmeden, onları tamir etmeden bunu oluşturmamız da imkânsızdır… O vesileyle zaaflarımızı hatırlamakta fayda var…
Allah insanın yedi zayıflığından bahsediyor:
-Çok zâlim ve câhil olarak insan.
-Aceleci olarak insan.
-Menfaatine çok düşkün olarak insan.
-Allâh’a karşı pek nankör olarak insan.
-Harîs ve cimri olarak insan.
-Kıskanç ve hasetçi olarak insan.
-Zayıf yaratılmış olarak insan.
Şimdi etrafımızda olup biten can sıkıcı, onur kırıcı, yürek dağlayıcı hadiselere ve onların müsebbiplerine bir de Kur’an’ın penceresinden bakın…
Evet, dünyada iftihar vesilesi imarların, inşaların arkasında da yine abide şahsiyetler var kuşkusuz…
Geleneklerinden, inançlarından koparak anlamlandırma zeminini kaybetmiş “insan” kapitalizmin elinde adeta bir “piyon”a dönüşmüştür…
İnsanı kâmil yapan bütün erdemler, değerler onun bütün hamlıklarını örttüğü için insan, nezaketi ve zarafetiyle arz-ı endam eder…
Nefsine hükmedeni “asıl kahraman” gören bir inanç olarak İslâm, yiğitliği kılıçla yenmeye değil öfke anında kendini kontrol edebilmeye bağlamıştır; zulüm karşısında susmanın “dilsiz şeytan”lık olduğunu unutmadan…
Cehalet ve unutkanlık hamlığı, hamlık da komplocuları besliyor maalesef…
Komplocular, hakikate ölçü olması gereken temel kurumların itibarını bütün dünyada sarsmaya devam ediyorlar. Her şeyi ters yüz ve her şeyi baş aşağı yaparak zihinleri bulandırıyorlar…
David Icke, komploculara ait ve dünya da inananı, inanmayanından daha fazla olan bu gerçeği çok net olarak ifade ediyor: “Doktorlar sağlığı, hukukçular adaleti, üniversiteler bilimi, hükümetler özgürlüğü, medya bilgiyi, dini kurumlar da dini yok ediyor.”
Bu durumda cevabı çok acı olan soru şu: Peki, komplocuların inandırdığı gibi gerçeğimiz buysa hakikatimiz kime aittir?