İnsanlar olarak inandığımızda sözlerimizin tonu, yüzümüzün ifadesi ve bakışlarımız değişir. Beden duruşumuz değişir. İnandığımız şeye doğru yürürken, adımlarımızın gücü değişir. İnandığımız kadar korur ve savunuruz. İnancımız öyle bir güç verir ki, o uğurda pek çok sıkıntıyı göze alabiliriz. Çok fazla bedeller ödeyebiliriz; fakat biliriz ki inandığımız şey buna değer. Bu yüzden bu uğurda yaşanan sıkıntıları bir sorun gibi dile getirmeyiz. Severek yürürüz, yollar tozlu ve dikenli olsa da. Geride kaldığımıza üzülmeyiz, yolda olmadığımıza üzüldüğümüz kadar. Her adım bize çok şey katar. Çünkü adımlarımıza can katan inancımız, bizi her adımda doyurur ve ilerlediğimizin farkını fark ettirir.
Benim koştuğum yol nefesimden beslenir
Ne tarafa gittiğimiz, neye inandığımızla ilgili olarak önem kazanır. Çünkü inancımız aynı zamanda yolumuzdur, yolculuk biçimimizdir ve yol arkadaşımızın seçimidir. İnandığımız kadar yürek bağımız olur. İnandığımız zaman sesimiz gür çıkar. İnancımız korkuları korkutur, cesareti kuşandırır. Açlığa, susuzluğa yorgunluğa katlanırız. Bu yapılamaz denilen şeylerin peşine düşürür bizi, inancımızın gücü. Bizim inancımızı ve tarzımızı beğenmeyenler, akıllarına yatmadığı için vazgeçirmeye çalışanlar; bizim biraz daha bilinçlice yol almamıza katkıda bulunmuş olurlar itirazları ile. Çünkü, her gönlün neye yatkın olduğu, neyi davası bildiği, ne uğruna neleri göze alabileceği, sadece o kişiye has bir durumdur ve bir başkasının bunu anlaması da mümkün değildir. O zaman herkes kendi akıl ve yürek birlikteliğinden haberdardır. O zaman hiç kimsenin, bizim yüreğimizdeki bizi koşturan, coşturan ve bize hayatımızın anlamını fark ettiren, adımlarımıza yüreğimize destek yaptığımız yürüyüşümüzü anlamalarını beklememeliyiz. Bu yüzden de sadece dinleriz ve yolumuza devam ederiz.
Kendime borcum var
Var olmanın bir hakkı var. Bu dünyada bir birey olarak yaşamanın, akıl ve irade sahibi olmanın, sayısız nimetlerle donanmış olmanın bir hakkı var. Bizim, bu dünyaya ve içinde ne varsa hepsine iyi gelmek gibi bir sorumluluğumuz var. Bu önce kendimize olan borcumuz. Gözlerimiz ve sözlerimiz, zihnimizdeki anlamlara göre çalışıyor. Bizden yansıyanların iyi olması, taşıdıklarımızın iyi olmasına bağlı. Bu da başta niyet ve ondan sonra da mutlaka ve mutlaka niyeti koordine eden doğru bilgi sayesinde olur. Biz bilgi ile nefes alır, bilgi ile yaşarız. Çünkü bilgi, yaşamamızın anlamını bize bildiren, insan olduğumuzu fark ettiren ve bizi doğrultan, kendimize ve başkalarına karşı insanca duygu ve düşünceler içinde olmamıza yardım eden kaynağımızdır. Bilgi ve onun vasıtasıyla farkında olup sarıldığımız inancımız; bizi biz yapandır, insan yapandır ve insan kalabilmemizi sağlayandır. Öyleyse, bizi biz yapan bütün bileşenler, bilgi ile hayatımızdaki yerini alır. Bilgiden ahlâk çıkarmak, kendimizi doğrultmak ve Allah’a (c.c.) olan sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için öğrenmek hava gibi ve hatta onunla beraber her an bizimle olması gereken acil bir ihtiyacımızdır. Neye inanıyorsak onun bilgisi, duası ve bizi yürekten hareket ettirecek donanımı; ancak öğrenmeyle mümkün olur. İnancımız ve kendimizi adayacağımız değerlerimiz, bilgi ile gelişir, kök salar ve bizi o değerlerin uğrunda yaşatır. İnancımız gücümüzdür.