Bir zamanlar Fethullahçı Terör Örgütü ( FETÖ) liderinin “yaveri” konumunda bulunan ve yaşadıkları “güç zehirlenmesinden” ötürü; söz, söylem ve eylemleriyle, âdeta devlet ricaline “posta” koyma hadsizliğinde bulunan Samanyolu TV Genel Yayın Yönetmeni Hidayet Karaca, 18 Kasım 2022’de görülen “Tahşiye Kumpası” davasında, kendini kurtarmak adına, örgütün diğer “aparatlarına” da işaret ediyor.
Geçtiğimiz günlerde elime geçen mahkeme kayıtlarından anladığım bu!
Çağlayan Adliyesi'nde görünen ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden “Tahşiye Kumpası” davası, Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ); 15 Temmuz hain darbe girişimiyle başlayan “Çatı Davası”yla birlikte; geride bıraktıkları iki “derin” izden biriydi.
Konuyu hatırlayacak olursak; Terör örgütü lideri Fethullah Gülen, 2009 yılında “Pensilvanya”dan örgüt mensuplarına, örgütün kendi sitesinde yayınladığı videoyla “talimat” yağdırmıştı. Akabinde de örgütün basılı yayın organlarından “Zaman” ve “Bugün” gazeteleri, talimat muvacehesinde konuyu gündeme getirerek, kumpas mağdurları aleyhinde yanlış “algı” oluşturmuştu. Hemen sonrasında da örgütün yayın organı “Samanyolu TV”de yayınlanan “Tek Türkiye” dizisindeki “Karanlık Kurul”da, “Tahşiye” vurgusu yapılmıştı. Takvim yaprakları, 10 Ocak 2010’u gösterdiğinde ise; FETÖ’nün “ emniyet” ve “yargı” içindeki mensupları “operasyon” düğmesine basmıştı. “MS hastası” ve “görme engeli” bulunan 66 yaşındaki Mehmet Doğan, terör örgütü lideriymiş gibi lanse edilip, onunla birlikte 10 kişi tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Sonuç olarak mağdurlar, 17 ay boyunca hürriyetlerinden yoksun bırakılmıştı...
Mağdur edilen bu insanların, “dersane” ve “medrese” olarak kullandıkları yerlerde bulunan bombaların üzerinde yapılan incelemede, aramayı yapan polislerin parmak izinden başka bir ize rastlanmamıştı. Operasyonun “kumpas” olduğu, sadece bu uydurma delil (!) ile bile belli oluyordu.
Evet o bombalar, şu anda yargılanan Tahşiye Kumpası davasının sanıklarıyla birlikte, terör örgütünün kripto diğer aparatlarına da işaret etmeye devam ediyor.
Şöyle ki, yapılan duruşmada Hidayet Karaca, kendisinin ve dizi yapımcılarının, Fethullah Gülen’den talimat aldıklarına dair birçok tape bulunduğu halde, masumiyet (!) vurgusu yaparak, monolog bir ruh haliyle, konuyu gazeteci yazar Mustafa Kaplan’ın, mahkeme heyetine sunduğu dilekçeye getiriyor. Dilekçenin muhteviyatı, Mehmet Nuri Turan ve Yılmaz Düşünüklü’ye aitti. Mustafa Kaplan, yazmış olduğu dilekçede, her ikisinin de FETÖ’nün kripto elemanları olduğunu iddia ediyor.
Mahkemeye verilen dilekçede en can alıcı husus, Mehmet Nuri Turan’ın FETÖ’cü polisler tarafından konulan mühimmatları, kumpas mağduru Turgut Yıldırım’ın üstlenmesini istemesidir. İddiaya göre Mehmet Nuri Turan, Turgut Yıldırım’a “Eğer polis bombaları nereden aldın diye sorarsa, ben bunları sana söyleyeceğim” diyor.
Yanlış duymadınız!
Bombalardan bahsediyoruz, bu bombalar öyle “sıradan” bombalar da değil.
Aynı zamanda terör örgütü PKK’nın, 1994’ten itibaren kullandığı ve çeşitli operasyonlarda elde edilen bombalarla aynı “seri” numarasını taşıyan bombalar.
Peki iddia doğruysa, bu bombaların nereden “temin” edildiğini, Mehmet Nuri Turan, nasıl biliyor? Zaten tutanağa geçen “Mehmet Nuri Turan, çarşıdan lokum mu alıyor?” sorusu, konuyu özetler nitelikteydi…
Mahkeme kayıtlarına geçen ifadeler neticesinde şunu anlıyorum: Tahşiye mağduru Mehmet Doğan aleyhinde hâlihazırda dahi “portörlük” yapan Mehmet Nuri Turan ve ekibi tarafından yapılan “tezvirat” ve “itibar” suikastına baktığımızda, anlaşılan o ki, terör örgütü lideri Fethullah Gülen’in, 16 Temmuz 2016’da, yani hain darbe girişiminin sabahında “Tahşiye” vurgusu yapması, örgütün diğer aparatlarına “B planını devreye alın” talimatıdır.
Hülasa: Bombalardaki parmak izinden yola çıkarak konu “filyasyon” edildiğinde; “komitacı” kumpas failleri, tek tek ortaya çıkacaktır. Anlaşılan bu hamur, daha çok su kaldıracak ve örgüt çözülmeye devam edecek…
Selam ve dua ile
Fiemanillah