“Nedir bu ilk 1000 gün” diye soracak olursanız, elbette insan hayatından bahsediyoruz. Ama öyle düşündüğünüz gibi doğumdan sonra, ilk nefesle başlayan ilk 1000 gün değil… Çok daha öncelere dayanan, annenin rahminde bebeği oluşturacak ilk hücresel birleşmenin olduğu andan başlayan 1000 günlük zaman diliminden bahsediyoruz. İnsan vücudunda bulunan her sistem, hepsi birbirinden önemli ve hassas dengeleri kapsar. Bütün bunların, aslında varlığın başladığı ilk anlarda anne ve babadan gelen hücrelerin birleşip döllenmiş yumurtayı (yani zigot ) oluşturduğu, o son derece hassas ve ince ayarlanmış başlangıcın içinde gizlenmiş olduğunu anlıyoruz. İşte bu sebeple hayatın ilk 1000 günü, doğumdan sonraki ilk nefesle değil, yeni bir hayatı oluşturacak ilk nüvenin annenin rahmine yerleşmesi ile başlamakta ve iki yaş sonunda bitmektedir.

Annenin rahminde yerleşen bu ilk nüve, hızla gelişimine devam eder. Özellikle ilk iki ayda gelişim daha hızlıdır ve doğuma kadar bu gelişim sürer. Anne karnındaki bebek, özel bir yapıyla anneye bağlıdır. Bu yolla bebek, besinlerini anneden alırken, artıklarını da anneye verir. Anne karnında bebeğin gelişim dönemleri oldukça hassas süreçlerdir ve birçok faktör tarafından etkilenmeye açıktır. Annenin yanlış beslenmesi, kullandığı ilaçlar, duygusal durumları sebebiyle oluşan stres, sigara ve alkol kullanması bebeği doğrudan olumsuz yönde etkiler. Bu önemli gelişim süreci, yani hamilelik ve iki yaş arası dönemi kapsayan ilk 1000 gün, bir anlamda bebeğin hayatının şekillendiği, gelecekteki sağlık durumunun temellerinin atıldığı bir dönemdir.

Konuya daha da temelden baktığımızda, bilimsel araştırmalar bize aslında bebeğin sağlığının, anne ve baba adaylarının sağlık durumuyla da çok yakından ilişkili olduğunu göstermektedir. Anne ve baba adayının kilolu olması, insülin direnci, diyabet veya daha başka hastalıklar taşıması, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlıkları devam ettirmeleri, beslenmede aşırı şekerli, katkı maddeli ve besleyici içeriği bulunmayan seçimler yapmaları, doğacak bebeğin henüz oluşmakta olan vücudu üzerinde önemli etkiler göstermektedir. Bu olumsuz etkiler bazen geri dönüşsüz ve tahrip edici olabilmekte ve bebeğin birçok hastalığa yatkın bir halde doğmasına yol açmaktadır. Bu konuda yapılan birçok araştırmada, özellikle hamilelik aşamasında annenin besin seçimlerinin, bebeğin beyin ve sinir sistemini ciddi oranda etkilediğini göstermektedir. En az bunun kadar önemli olan diğer konu, anne adayının beslenme seçimlerinin anne karnındaki bebeğe doğrudan yansıması ve doğumdan sonra bebeğin de besin seçiminde aynı yönde eğilim geliştirmesidir.

Haftaya konuya daha farklı yönlerle devam edeceğiz…

Yazarın web adresi: www.emineakin.com