İletişim teknolojilerinin baş döndürücü bir şekilde ve hızla ilerlediği bir çağda yaşıyoruz.

Ancak paradoksal bir şekilde, insanlar arasındaki iletişim eksikliği artıyor.

İletişim çağında sahip olduğumuz imkânlar, ilerlemiş olduğumuz anlamı taşır mı?

İnsanların birbirlerine fiziksel olarak yakın olmalarına rağmen duygusal ve zihinsel olarak birbirlerinden uzaklaşmaları, birbirlerine yabancılaşmaları gerçek ilerleme olarak değerlendirilebilir mi?

İlerlemişlik sadece teknolojik gelişmelerle değil, aynı zamanda insanların sosyal ve duygusal bağlarıyla da ilişkilidir.

Aile olmak, aile kalmak, akraba ilişkileri, komşuluk bağları, aynı toplumda yaşayan bireyler arasındaki bağlar, bütün bunların hepsi; fertler arasında kurulan ve korunan sıkı iletişim ile güçlüdür ve etkisini sürdürür.

Bir toplumun gerçek ilerlemesini anlamak için, ne kadar teknolojiye sahip olduklarından ziyade, bu teknolojiyi nasıl kullandıkları ve insan ilişkilerine nasıl yansıttıkları önemlidir.

İnsanlar arasında kurulan sağlam bağlar, bir toplumun sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde ilerlemesinin göstergesidir.

Birbirine yakın yaşayan insanların birbirlerine yabancılaşması, iletişimin yüzeysel olması ya da tamamen kopması, duygusal boyutun göz ardı edilmesi durumunda daha güçlü bir şekilde ortaya çıkar.

Aynı çatı altında yaşayan insanların birbirlerine yabancılaşması, hatta aynı evde yaşayan aile bireylerinin birbirlerinden uzaklaşması, aslında toplumsal ilişkilerin zayıfladığını gösteren birer işarettir.

Teknoloji sayesinde dünyanın öbür ucundaki insanlarla iletişim kurabilirken yanı başımızdaki insanlarla ilişkimizi ihmal etmek; ilerlemek değil, gerilemektir.

İletişim çağının getirdiği teknolojik imkânları kullanırken unutmamamız gereken şey insan ilişkileridir.

Teknoloji, insanların birbirleriyle daha fazla bağlantı kurmalarını sağlayabilir ancak bu bağlantının kalitesi ve derinliği insanların iletişim becerilerine, empatiye ve duyarlılığa dayanır.

İlerlemiş bir toplum, teknolojinin yanı sıra insan ilişkilerini de geliştirebilen bir toplumdur.

Daha doğrusu; tüm gelişmeleri, insani değerler zeminini güçlü tutarak gerçekleştirmek gerekir.

Yoksa kendimizi gerilediğimiz halde ilerlemiş olarak addeder; iletişim çağında gerçek iletişim ve etkileşimden mahrum kalmış oluruz.

Bunun faturasını ise bütün toplum öder.

İletişim çağında gerçek ilerlemeyi anlamak; teknolojinin ötesinde insan ilişkilerini güçlendirmekten geçer.

İnsanlar arasındaki iletişim ve anlayışın derinleşmesi, toplumsal ve duygusal zenginliği artırır.

İletişimin bu kadar hızlı geliştiği bir dünyada, neleri ihmal ettiğimize, neleri feda ettiğimize vakit geç olmadan dönüp bakmamız gerekir.