Ekonomik verileri ülkemizin lehine çevirebilmek için önümüzde ihracatı artırmaktan başka bir yol yok gibi duruyor. Bunun için de kaldığımız yerden devam ediyoruz;

Maliyet kavramı ihracat seviyesini direkt etkileyen bir olgu olduğu için maliyetlerin üzerinde ek yük oluşturan tüm etkiler sonlandırılmalıdır. Aynı zamanda karlılığı da olumlu veya olumsuz yönde etkilemesi vesilesiyle maliyet kalemleri ince elenip sık dokunmalıdır. Maliyet üzerindeki yükler kaldırılmalı derken ürünün kalitesini etkilemeyecek optimum bir nokta belirlenmelidir. Maalesef ülkemizde işletmeler maliyet azaltımını sadece fiyat odaklı düşündükleri için kalite noktasında ciddi sıkıntılar yaşayabilmektedirler. Kaliteli düşük maliyet kavramı üzerinde odaklanmak ihracat oranlarını pozitif yönde etkileyecektir. Burada üretim seviyelerindeki verimlilik ve etkililik kavramları da ön plana çıkmaktadır. Vazgeçilemeyecek maliyet kalemlerine çok dokunulmadan ek yük oluşturan kalemlerin neler olduğu hızlı bir şekilde tespit edilerek bu kalemlerin sona erdirilmesi uygun fiyatla ihracat yapılabilmesi anlamında oldukça önemli bir noktadır.

Şirketlere verilecek danışmanlık hizmetlerinde yüksek düzeyde ihracat yapan şirketlerin abilik konumuna yerleştirilmesi de ihracatı artıracak bir diğer konudur. Başarılı ihracat yapan şirketler ihracat yapmaya yeni başlayanlara karşılaştıkları zorlukların neler olduğunu ve yüksek düzeyli ihracatın hangi konularda olabileceğini anlatmalı dolayısıyla da verimli bir ihracat periyoduna sahiplik noktasında ön ayak olunmalıdır. Tecrübe paylaşımı işletme yönetiminin her safhasında olduğu gibi ihracat düzeylerinin üst basamaklara çıkarılabilmesi anlamında da üzerinde durulması gereken bir olgudur.

Devletin koymuş olduğu ihracat hedeflerinden uzaklaşmadan hareket edilmelidir. İhracat ta devlet politikalarının ve hedeflerinin önemli olduğunun farkında olarak hareket alanları belirlenmeli sonrasında da bu alanlar da aktif bir şekilde hareketlenilmelidir.

Ülke olarak belirli pazarlara ciddi anlamda bağımlı olduğumuz bir gerçektir. Bu pazarlara olan bağımlılığımız azaltılmalı bunun yanında yeni ve önü açık pazarlara yönlenilmelidir. Örneğin SSCB dağıldığında Rusya pazarına çok ciddi düzeylerde giriş yapılmıştı fakat izlenilen yanlış ihracat politikalarıyla Rusya pazarında Çin söz sahibi olduğunda ülkemiz hem bir pazarı kaybetmişti hem de kaybedilen pazarın boşluğunun doldurulacağı yeni bir pazara girilememişti. Ticarette olduğu gibi ihracatta da sadece bir müşteriye yönlenmek nasıl sıkıntılıysa ihracatta da sadece bir pazara yönlenmek o derece sıkıntılıdır. Çeşitlendirme işletme yönetiminde önemli olduğu gibi ihracat pazar bölgelerinde de son derece mühim bir konudur. Bunun yanında yeni pazarlar demek yeni ekonomiler, yeni kültürler, yeni ticaret bağlantıları da demektir. Farklı coğrafyalara ürün pazarlayabilmek işletmelerin kurum kültürünü de yakından etkilemektedir.

İşletmelerin ihracatta büyüyebilmeleri için yeni büyüme modellerini de temel almaları gerekir. Büyüme modellerinin ihracat yönlerine göre belirlenmesi verimli ihracat politikaları için vazgeçilmezler arasındadır. Kimi ihracat yönlerine göre üretimde, kimi ihracat yönlerine göre finansmanda, kimi ihracat yönlerine göre de hem üretim hem de finansmanda büyümek önemlidir. Dolayısıyla hangi konuda büyümek gerekiyorsa ona uygun bir büyüme modeli seçilerek hareket edilmelidir. Teknoloji ve inovasyonun mutlaka büyüme modelleri içerisinde ağırlıklı bir yer alması da başarı için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Türkiye de artık dünyanın üretimde ve pazarlama da nereye doğru gittiği baz alınarak katma değeri yüksek ürünlerin ihracatın en üst düzeylere çıkarılması hedef alınmalıdır.