Günümüz dünyasında beyazlatılmış, rafine edilmiş, genetiği değiştirilmiş gıdaların, hormonlu ürünlerin, zararlı katkı maddelerinin tüketimi arttı.

Üzülerek ifade etmek istiyorum ki gıda endüstrisinin tek hedefi maalesef para kazanmak olmuş.

Kontrolsüz bir tüketim çılgınlığı yaşıyoruz!

Hem küresel ölçekte hem de Türkiye genelinde ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız.

Gıda endüstrisi her gün yeniliklerle tüketiciye geliyor. Devamlı mutluluk veriyor! Umut veriyor! Çocukların masumiyetini kullanıyor!

Ama ne hikmetse gıda kaynaklı hastalıklar artıyor, azalmıyor.

Bir bakıyorsunuz, köklü tarihe sahip anlı şanlı gıda markasının üst yöneticisi şaşırtıcı açıklamalar yapıyor; “gıda sektöründe sağlıklı ve yararlı gıdalara odaklandıklarından” dem vuruyor.

İyi güzel de mübarek adam!

Siz bugüne kadar insanlara zararlı ve sağlıksız gıdaları yedirdiğinizi itiraf etmiş olmuyor musunuz?

Bir başka yönetici geleceğin niş ürünlerine yoğunlaştıklarını, probiyotik ürünlere ağırlık vereceklerini, çocuk beslenmesinde pazarın büyüyeceğini falan izah ediyor.

Büyüyecek, parlayacak, patlayacak sektörler!

“Meme”den uzaklaştırılan çocuklar “mama”ya alıştırılırsa tabii ki pazar büyür.

Sütten, yoğurttan kesilen çocuklar süt tozundan mülhem sözde probiyotiklere yönlendirilirse tabii ki sektör patlar.

Ama patlayan insanlık olacak.

Yaşayıp göreceğiz.

Ancak!

Yaratıcımızın “akletmez misiniz!” uyarısını dikkate alan ve aklını kullanan akıllı insanlar bu tuzağa düşmemeye; helal, doğal ve katkısız gıdalar tüketmeye özen gösteriyor.

Sağlığını düşünen bilinçli tüketiciler haklı olarak sağlıklı besinleri tercih ediyor, sözünün uzanabildiği kitlelere de durumu anlatmaya çalışıyor.

Siz, siz olun; aklınızı kullanın. Endüstriye gıda tuzağından kendinizi ve neslinizi korumaya çalışın!

Peki, neden doğal gıda tüketmeliyiz, sağlıklı gıdalara ne için mecbur ve muhtacız? Sağlıklı ve doğal beslenme neden önemli?

Eğer sizin askeriniz, mühendisiniz, eğitimciniz, insanlarının sağlıklı ve güvenli gıdalarla beslenmiyorsa diğer başarılarınızın hiçbir anlamı kalmayacaktır. Ne eğitimciniz sağlıklı eğitim verebilir ne mühendisiniz üretebilir ne de askeriniz savaşabilir! Bu kadar net!

Abur cubur tıkınıp mideyi çöp dağlarıyla doldurmak yerine az olsun ama doğal olsun, fıtrata uygun ve helal olsun; insana yeterli.

Çağın gıda baronları duygularımızın peşinde. Duygunuz ölürse insanlığınız da bitecektir, canavarlaşacaksınız demektir.

Neyse!

Sağlıklı gıdalara yönelmenin, doğal gıdalar tüketmenin pek çok sebebi var. Kısaca özetlemeye çalışacağım:

- Fazla beslenmekle oburluğu karıştırmamalıyız. Bol katkılı aşırı gıda tüketmekle birlikte obezite patlaması yaşıyoruz. Dünyada her sekiz kişiden birisi obez, Türkiye’de ise her beş kişiden birini obeziteye kurban veriyoruz.

- Aşırı beslenme ve bol katkılı beslenme kaynaklı diyabet olan kişilerin sayısı da gün geçtikçe artıyor.

- Aynı duruma bağlı olarak kabızlık, basur, varis, diş çürümesi, sindirim bozuklukları gibi hastalıklar geleneksel diyetlerden uzaklaştıkça artış gösteriyor.

- Yukarıdaki durumun tersine, işlenmemiş yiyeceklerden oluşan geleneksel diyetle beslenen insanlarda obezite, kalp hastalığı, diyabet ve kanser gibi kronik hastalıkların oranı hayli az.

- Yiyeceklerin kokusu ve lezzeti de değişmekte. Buna bağlı olarak damak tadı algısı da değişmekte. Orta yaş ve üzerinde olan insan grubunun “nerede o eski domatesler” dediği çok olmuştur.

Artık o eski domatesleri, karpuzları, peynirleri, ekmekleri, ayranları bulmak imkânsız gibi.

Peki ya genç nesil? Bol katkılı sözde gıdalar tüketerek büyüyen, geleceği çalınan talihsiz gençler!

Genç neslin damak tadı tükettiği ürünlerde bulunan katkı maddelerine, yapay aromalara alıştırıldığı için doğal bir ürünü tattırdığınız zaman olumsuz tepki alıyorsunuz.

Binbir zahmetle, emekle, umutla büyüttüğümüz gençlerin elimizden kayıp gitmesine müsaade etmemeliyiz!