Adam sessiz
Kafeste muhabbet kuşu
Aynasıyla sevişiyor
Çiçek kurumuş
Sadece bir bardak su istiyor
Tek gözü kör, diğer gözü bozuk koro şefi sokaktan gelen sesleri besteliyor. Arada bir gazete manşetlerine bakıyor. Nota kağıdına kan sıçramasın diye gazeteyi alıp muhabbet kuşunun kafesinin altına seriyor. Muhabbet kuşu sadece aynasıyla ilgili olduğu için gazeteyi görmez sanıyor.
Adam cebinden ve yüreğinden en iyi iki savaşçısını çıkarmak istiyor. Sabır ve zaman. Sabrı buluyor çiçeğin yanına bırakıyor. Bütün ceplerini, hatta yüreğini yokluyor. Zamanı bulamıyor.
Sabır’a eski bir dostun sıcaklığıyla gülümseyerek selam veriyor. Sohbeti Yakup’tan, Yusuf’tan açıyorlar. Muhabbet kuşu bile aynasını bırakıp onları dinliyor. Son şiirini okuyor ona;
Ayağını vur Yakup
Ayağını toprağa bir daha vur
Dirilsin ab-ı hayatın suları
Coşsun tenimize
Tenimizden
Çileli Nil’e
Fırat’a
Dicle’ye karışsın
Kan yıkansın artık
Yine de adamın aklına hep Azazil geliyor. Aşkından Allah’a isyan eden melek ve onun hiç yazılmayan romanını hep ertelediğini düşünüyor. Sokaktan sesler saldırıyor. Kalkıp pencereyi kapatıyor. “Hay kör Azazil” diye söyleniyor. Sabır’a “amenna” ama zamanım yok diyor.
Kuş tekrar aynasına dalıyor. Çiçek kurumaya devam ediyor. Gazeteden bin yıllık kırmızı beyaz örtüye, o hilal işlemeli örtüye kan sızıyor…