Altı en kalın çizgiyle çizilecek, en eski ve acile çözmemiz gereken dert: Sistemin vatandaşla alay etmesi. Birinci madde olarak “Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşla dalga geçip onu aşağılamaz” yazılmalı.

Sistem sürekli bizimle dalga geçiyor. Koca koca adamlar “Cumhurbaşkanı partili olmasın, partisiyle ilişkisini kessin” diyerek hepimizle alay ediyor. Ne saçma bir öneri bu.

Ben bir cumhurbaşkanına oy verirken hangi partiden olduğunu biliyorum. Hatta verdiğim kararın önemli bir kısmı hangi partiden olmasına bağlı. Hal böyleyken, ben oy verdikten sonra “Partisiyle ilişkisini kessin” demek ne demek? Çocuk muyuz biz, düne kadar şu partiden olan bir adamın sabah kalkınca artık o partiden olmadığına inanalım. Ne biçim bir hesap bu? Özal, Cumhurbaşkanı olunca, ANAP’lı olmadı mı artık? Kim inanır buna? Dalga mı geçiyorsunuz?

Siyasi parti ne demek? Seçilene kadar idareten üye olunan kulüp mü siyasi parti? Bir idealler bütünü değil mi? Bir vizyon değil mi? Bir akıl değil mi? Bir hedef değil mi? Madem öyle, seçilen cumhurbaşkanı, bütün bunları niye terk ediyor? Ben bunlara oy vermiştim zaten. Niye alay ediyorsunuz vatandaşla? Dalga geçilen bir diğer konu ise “Hükümet ayrı, devlet ayrı bir şeydir” lafı. Ne demek bu? Vatandaş kime oy verirse versin, kimi hükümet yaparsa yapsın o hükümet olur ama devleti başkası yönetir. Kim peki devleti yöneten?Gizli, fantastik bir yapı mı var? Yoksa sen hükümetle oyalan dur, devleti vesayetler yönetsin tezgâhı mı bu? Madem benim verdiğim oy devleti yönetmeye yetmiyor; niye önümüze sandık getiriyorsunuz? Dalga mı geçiyorsunuz?.. Şaka olarak bile söylense söyleyenin oturduğu meclisten kovulması gereken saçmasapan bir zırva da şu: Anayasa’nın 104. maddesi cumhurbaşkanına büyük yetkiler veriyor. Cumhurbaşkanının yetkileri var, var ama kullanmasın. Niye kullanmasın? Öyle işte, bir açıklaması yok. Teamüller böyle. “Yetkileri var ama kullanmasın.” Böyle devlet mi olur, böyle sistem mi olur? Ciddi ciddi hepimizle dalga geçiyorlar ve biz hiç öfkelenmiyoruz…