Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmanın sonucu insanımızın ekonomiye bakış açısını tüm gerçekliğiyle gözler önüne sermiş durumdadır.
Uluslararası bir araştırma şirketi olan Ipsos’un yaptığı araştırmanın sonuçlarına baktığımızda halkımızın ekonomik gidişatla ilgili görüşlerine hâkim olabiliyoruz.
Araştırmaya katılanlara yöneltilen ülkemizdeki en büyük sorunun ne olduğu sorusuna katılımcıların yüzde 85’inin, ekonomi cevabını verdiğini görüyoruz.
Bunun yanında araştırmaya katılanlara “TÜİK Ocak 2024 için yıllık enflasyon oranını yüzde 64,86 olarak açıkladı. Sizin bir vatandaş olarak hissettiğiniz enflasyon yüzde 64,86 mıdır?” sorusuna katılımcıların yüzde 65’inden enflasyonu açıklanan rakamlardan daha yüksek hissettiği cevabı alınmıştır.
Katılımcıların yüzde 13’ü enflasyonu açıklanan verilerle aynı oranlarda hissederken yüzde 5 katılımcı ise enflasyonu daha düşük hissettiklerini ifade etmişlerdir.
Enflasyonun açıklanan rakamların çok üzerinde hissedilmesinin üzerine hızla gidilmesi gerekmekte ve rakamların açıklanan rakamlarla bire bir örtüşmesi icap etmektedir.
Araştırmaya katılanların yarısının en büyük endişe duydukları konu olarak enflasyon konusunu ifade ettiklerini görmekte ve bu endişenin toplumda giderek arttığına da şahitlik etmekteyiz.
Toplumu olumsuz beklentilerden kurtarabilmek adına yapılacak çalışmaların kapsamının ve hacminin hızlı bir şekilde giderilmesi ekonomik konjonktürün gidişatı anlamında son derece önemlidir.
Tüm bunların yanında araştırmaya katılanların yüzde 70’i ise işsizliğin artacağını düşünmektedir.
İşsizliğin artacağının düşünülmesinde işçilik maliyetlerinin beklenenin üzerinde artmasından ötürü şirketlerin bu maliyeti karşılamakta yetersiz kalması en önemli sebep olarak görülmektedir.
İşsizliğin artmasının toplumda uyandıracağı sosyal bozulma ise ciddi bir soruna işaret etmektedir.
Bu anlamda istihdam probleminin üzerine kararlılıkla gidilerek bu problemi artıran sebeplerin ortadan kaldırılması adına herkes ve her kurum üzerine düşeni sonuna kadar yapmalıdır.
Araştırmadan elde ettiğimiz bir başka sonuç ise alım gücüyle ilgilidir. Öyle ki araştırmaya katılanların yüzde 72’si son bir ayda alım gücünün azaldığını belirtmişlerdir.
Alım gücündeki azalmanın toplumda bu denli güçlü hissedilmesi enflasyonun da ne kadar güçlü hissedildiğinin en bariz göstergesi olmaktadır.
Bunların üstesinden gelinebilmesi adına Merkez Bankasının son faiz kararında tüm beklentilerin aksine 500 baz puanlık faiz artırımı gerçekleştirmesi, bundan sonraki süreçte faiz artırımlarının devam edeceği görüşünü güçlendirmiştir.
Fakat faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda üretimin, üreticinin ve yatırımcının işi çok ama çok zordur.
Düşünün; bir sanayici üretim yapacak, o ürünü satacak, tahsilatını 60 gün veya 90 gün sonra yapacak ve bu ortamda ürettiği üründen kâr elde edecek; bu çok da mümkün değildir.
Çünkü edinilen kârlar enflasyon karşısında erimekte hatta tahsilat yapıldığında ürünle ilgili ciddi zararlar bile oluşmaktadır.
Ticaret yapanlar ise sattıkları ürünleri bir daha aynı maliyet fiyatı ile yerine koyamadıklarından şikâyet etmektedirler.
Halkın tamamının gözünde ve gönlünde ekonomiyi iyi bir noktaya getirebilmek için yapıcı ekonomi politikalarıyla yola devam edilmelidir.
Toplumun tamamına yakınının rahat edebileceği ekonomi politikaları izlenmediği sürece bu konuda yol almak pek mümkün gözükmemektedir.