Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’in Katar’la tüm ilişkilerini kesmeleriyle patlak veren kriz devam ederken, Katar Emiri Temim Bin Hamed Es-Sani krizin başından bu yana ilk yurt dışı gezisini gerçekleştiriyor.

Es-Sani’nin gezisi Türkiye, Almanya ve Fransa’yı kapsıyor.

Katar Emiri’nin 100 günü geride bırakan krizin başından bu yana ülkesinin dışına yaptığı ilk gezinin Ankara’dan başlaması elbette bir mesaj içeriyor.

Türkiye, dostluğu oldukça değerli bir ülke.

Katar’ın ansızın karşı karşıya kaldığı krizin başında bunu tüm dünyaya gösterdi.

Türkiye’nin desteğinin Katar’ın darbe girişimine karşı direnişine çok büyük katkısı oldu ve Doha tehlikeyi atlatmayı başardı.

Arap sokağında herkes bunun farkında.

Katar El-Vatan gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Katar Emiri El-Sani arasında gerçekleşen görüşmeyi “Katar ve Türkiye… Kardeşlik Zirvesi” manşetiyle verdi.

Dolayısıyla Es-Sani’nin bu ziyaretine “teşekkür ziyareti” diyebiliriz.

Katar Emiri, ülke dışına yaptığı bu geziyle ayrıca “Kuşatma ve darbe girişimleri başarısız oldu” mesajı veriyor.

Ülkesinden rahatça çıkabildiğini ve Doha’dan uzakta olduğu süre içinde herhangi bir darbe girişimi endişesi bulunmadığını gösteriyor.

Türkiye’nin dostluğunun ne kadar değerli ve önemli olduğunu gösteren bir başka ziyaret de Kuveyt Başbakanı Cabir El-Mübarek El-Hamed Es-Sabah idi.

Ziyaret sırasında Türkiye ile Kuveyt arasında güvenlik, sivil havacılık, iletişim, gençlik, ekonomi ve maliye alanında 6 anlaşma imzalandı.

Kuveyt Başbakanı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Erdoğan tarafından da kabul edildi ve basına kapalı gerçekleşen görüşme bir saat sürdü.

Kuveyt Emiri Sabah El-Ahmed El-Cabir Es-Sabah, Körfez’deki krizin çözülmesi için arabuluculuk yapıyor.

Ankara da Kuveyt’in arabuluculuğunu destekliyor.

Kuveyt Başbakanı’nın ziyareti sırasında bu destek bir kez daha ifade edildi.

Fakat Katar’la ilişkilerini kesen Körfez ülkeleri Kuveyt’in tarafsızlığından ve Kuveyt Emiri’nin Washington ziyareti sırasında yaptığı açıklamalardan rahatsız.

Bu rahatsızlıklarını da yayınladıkları bir bildiriyle dile getirdiler.

Ayrıca Riyad’a ve Abu Dhabi’ye yakın isimler, krizde diğer üç ülkeyle aynı safta yer almadığı için uzun bir süredir Kuveyt’e saldırıyor.

Suudi Arabistanlılar, Saddam’ın Kuveyt’i işgali sırasında Kuveytliler’e kucak açtıklarını söylüyor ve Kuveytliler’den krizde Doha’ya karşı Riyad’ın yanında yer alarak daha önce kendilerine yapılan iyiliğin bedelini ödemelerini istiyorlar.

Kuveyt’in tarafsızlığını “nankörlük” olarak nitelendiriyorlar.

Buna karşılık Kuveytliler de Suudi Arabistan’ın kuruluşu sırasında Kral Abdülaziz’e verdikleri desteği hatırlatıyorlar.

Suudi Arabistan, Körfez’de tüm ülkelerin Bahreyn gibi olmalarını ve Riyad’ın belirlediği çizginin dışına çıkmamalarını istiyor.

Katar krizinin temelinde de zaten bu anlayış yatıyor.

Bahreyn buna razı.

BAE ise halinden memnun.

Çünkü şu an Suudi Arabistan adeta Abu Dhabi’den yönetiliyor.

Umman ise Riyad’la arasına koyduğu mesafe ve Tahran’a yakın duruşu nedeniyle Suudi Arabistan’dan gelebilecek olası baskılara karşı önlemini çoktan almış durumda.

Riyad’ın baskısını üzerinde hisseden ve bağımsızlığını korumaya çalışan Kuveyt’in Türkiye’yle ilişkilerini güçlendirme eğilimini okurken bu tablo göz önünde bulundurulmalı.

Kısaca söylemek gerekirse, güvenilir bir ülke olarak Türkiye’nin dostluğunun ne kadar önemli ve değerli olduğunun Kuveyt de farkında…