Gündem nasıl da değişti. Türkiye’de insanlar seçim telaşesine düştüler. Dünyada soğuk hava ve Amerika’nın Teksas eyaleti ile ilgili iddialar Gazze’yi unutturdu gibi. Artık Gazze gündem değil. Yürüyüşler, protestolar azaldı; hatta İsrail’i destekleyen tüm yapılara yönelik boykot eylemleri de neredeyse bitti gibi. İnsanlar Gazze’deki zulümle ilgili Lahey’deki Adalet Divanı’nda verilen kararla İsrail’in mahkûm edildiğini düşünüyorlar. Ve Gazze yalnızlığa yeniden ve yeniden mahkûm ediliyor.

Çocukların açlıktan ölmeye başladığı yansıyor haberlere. Gerçi artık haber verecekler de kalmadı ya; Gazze’de 119 gazeteci öldürüldükten sonra haberleri kim verecek ki? Mısır’ın kapattığı sınır kapısı nedeniyle bir tek damla su, bir parça ekmek bile giremiyor Gazze’ye. Sınırın bir yakasında “ya ülkemize geçerlerse korkusu yaşayan” bir Arap lider var. 1967 Savaşı’nda yenilmiş ve hâlâ aynı korkuyu yaşayan zavallı bir sözde lider.

Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Ali el-Karadaği, "Birlik, âlimlerden oluşan bir heyet oluşturulmasını önerdi. Ben de onları Refah'a götüreceğim, oradan da Gazze Şeridi'ne gireceğim. Bu bize şehadete mal olsa bile, bizim için bir onurdur." diyerek Gazze mesajı verdi. Mesajında İslam ülkelerine çağrıda bulunarak Gazze’ye yardım ulaştırılmasının insani ve İslami bir görev olduğunu da belirtti. Tabii sağırlar duydu mu, bilinmez.

Dünyada esas ses çıkaran ülke Güney Afrika’ydı; İsrail’in uyguladığı soykırımı Uluslararası Ceza Mahkemesine taşıdı. Esaslı bir savunma yaptı ve İsrail yargılanmaya başlandı. Şu veya bu nedenle İslam ülkelerinin sakındığı durumu Güney Afrika es geçerek İsrail’i ve idarecilerini mahkemeye verdi. Ayakta alkışlamak lazım. Şehit edilen 119 gazetecinin sağladığı fotoğraflar ve belgelerle mahkeme başladı. Dünya, Bibi Netanyahu ve suç ortaklarının mahkemeye çıkarılmasını bekliyor. Darısı suç ortakları Biden ve diğerlerinin başına diye dua ediliyor. Sadece dua ediyoruz işte, kendimizi bununla avutarak…

Herkesin savunması şu; ABD ve suç ortakları Akdeniz’e savaşmak için geldiler. Ellerindeki meşalelerle Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması için çabalıyorlar. Vurun abalıya deyip ilk kurşunu atacak ülkeye saldıracaklar. Şimdi de savaşın Avrupa’da başlayacağını ima eden ifadeler kullanıp duruyorlar. İsveç, Finlandiya ve Almanya ekseninde; Rusya ile savaşa hazırlanıyorlar. Belki böylece Gazze üzerindeki zulüm çarkı hafifleyebilir. Allah bir zalimi başka bir zalime kırdırır çünkü Müslüman ülkelerden fayda yok. Müslüman ülkelerin liderleri koltuklarının derdine düştüler ve Allah için mazlum Müslümanlara yardımı es geçtiler.

Biz derdimize düşürüldük ve mazlum coğrafyamızı unuttuk. Sadece dua ediyoruz; “Ya Rabbi, mazlum coğrafyayı zulümden kurtar!” deyip işi Allah’a havale ediyoruz. Ama Allah’ın “Mazlumlar için cihat edin.” emrini kime verdiğini de düşünmüyoruz.

Gazze illaki bu zulümden kurtulacak ama akıllarda dostların yaptıkları ve yapmadıkları kalacak. Ettiğimiz dua gibi; Allah bizim elimizle değil, düşmanların eliyle onları helak edecek. Bize hesap olarak din gününde yapmadıklarımız sorulacak. Sorulacak da cevabımız ne olacak, onu yine Allah bilir.

Milletlerin tek başına gücü yok, kişiler tek başlarına sorumluluk taşımazlar ama kişiler en azından mali olarak zalimlere düşman olmaya devam etmekle mükellefler. Mükellefiyet sorumluluk gerektirir, vesselam…