Koskoca bir kış geçti artık bahar ayına girmiş bulunuyor ve geçen kışın kurak geçtiği gerçeğini her birimiz biliyoruz.

Kuraklık son dönemlerdeki en üst seviyesine gelmiş durumdadır ve hâlâ bugünlerde de kendini hissettirmektedir.

Ekonomiye yansımalarını da yavaş yavaş günler geçtikçe biraz daha anlamaktayız.

Açıklanan enflasyon verilerine ait raporlarda kırmızı et, sebze, süt ve süt ürünlerine gelen zamların enflasyonu daha da yukarılara çektiğiyle karşı karşıya kalmış durumdayız.

Havaların yağışsız geçmesi ekim yapılacak alanların çok ama çok daralmasına vesile olduğu için önümüzdeki süreçte tahıl ürünlerinde de üretim azalması yaşanacağından bu konuda da ciddi problemlerle yüz yüze geleceğimizi şimdiden bilmemiz gerekmektedir.

Gerçekleri bilmemiz ve ona göre önlem almamız, gelecek dönemlerde gıda krizinin etkilerinin üzerimizde biraz daha az hissedilmesine vesile olacaktır.

Verimin düşmesi sonucunda elde olan ürüne talebin artmasıyla ekonomideki, fiyatlar arz-talep dengesine göre belirlenir gerçeğinden hareketle fiyatların yukarılara çıkmasına sebep olmaktadır.

Enflasyon verilerine bakıldığında şubat ayında enerji fiyatlarında bir düşüş yaşanmasının yanında gıda fiyatlarındaki yükselişler vatandaşın alım gücünü de maalesef olumsuz olarak etkilemektedir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü olan FAO’nun verilerine bakıldığında şubat ayında dünya ölçeğinde gıda fiyatlarının düşmesine rağmen ülkemizde yükselmesinin en büyük sebebi kuraklık bir diğer sebebi de maalesef durumdan faydalanan fırsatçıların sayısındaki artıştır.

Maliyet yükselmelerinin çok çok üzerinde yapılan zamlarla vatandaşımızın zor duruma düşürüldüğü hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün verilerine göre şubat ayında toplam gıda fiyatlarındaki düşüş oranı yüzde 18,7’dir.

Şubat ayında dünya ölçeğinde sadece şekerde yüzde 6,9’luk bir yükseliş yaşanırken bitkisel yağda yüzde 3,2 sütte ise yüzde 2,7’lik bir düşüş yaşanmıştır.

Ülkemize baktığımızda ise neredeyse tüm gıda ürünlerinde ciddi artışlar görülmektedir.

Deprem felaketinin yaşandığı ülkemizde bir de insanımızın gıdadaki fiyat artışlarına karşı durabilme gücü çok fazla değildir.

Bunun için gıda üretimiyle ilgili su kaynaklarımızın nasıl israf edilmeden kullanılması gerekliliği üzerinde acilen durmamız ve bu anlamda hızlı bir şekilde önlemlerimizi almamız gerekmektedir.

Su hayattır düsturuyla ilkokuldan başlayarak su kullanımının nasıl olmasıyla ilgili müfredata ders konularak çocuklarımıza su kullanımının eğitimini ve su kaynaklarının nasıl kullanılması gerektiği ile ilgili bilgileri tüm ayrıntılarıyla anlatmak zorundayız.

Tarımsal üretimimizin azalmaması için suyun önemini toplumun tüm paydaşlarına ve bileşenlerine ayrıntılarıyla anlatmalı, bunlarla ilgili uygulamaları hayata geçirmeliyiz.

Yapılarımıza ve altyapı sistemlerimize yağan yağmurun bile su kaynaklarımıza aktarılmasını sağlayan sistemleri uygulamalıyız.

Ülkemiz ve ülkemizin geleceği için bugünden tezi yok yapılacak her binaya deprem izolatörü ve yağan yağmurların altyapı sistemi yardımıyla su kaynaklarına ulaştırılmasını ortaya koyan ünitelerin yaptırılması zorunlu hâle getirilmelidir.

Değilse gelecek günlerde gıda krizine yakalanmamak mümkün değildir. Ancak ve ancak akıl, iman, inanç ve bilimle hareket edersek krizlerden etkilenme olasılığımız biraz daha düşebilir.