15 Temmuz sonrası savunma pozisyonundan çıkan Türkiye, terör örgütünün ülke içindeki şehir ve kırsal yapılanmasını büyük oranda tasfiye etmesinin yanı sıra terörü kaynağında kurutma stratejisinin bir parçası olarak Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’de de kesintisiz operasyonlara başladı.
Temel amaç ırak ve Suriye’nin kuzeyinde tampon bölgeler oluşturarak teröristlerin Türkiye’ye sızması ve saldırılar düzenlemesini engellemek ve terör örgütünün bölgedeki hâkimiyetine son vermekti.
Bu çerçevede Irak’ın kuzeyinde PKK’ya karşı devam eden Pençe Kilit operasyonu sırasında 12 askerimiz geçtiğimiz hafta şehit oldu.
12 fidanımız, bu ülke için yapılabilecek en büyük fedakârlığı yapıp canlarını vererek şehit oldular.
Türkiye, ulusal savunma sanayisinin ürettiği teknolojik seviye ve ordu ile istihbaratının başarılı operasyonları sayesinde uzunca süredir bu seviyelerde kayıp vermiyordu.
Dolayısıyla ateş düştüğü yeri yaksa da millet olarak canımız yandı. Millet olmanın gereği de zaten budur.
Türk milletini temsil eden Gazi Meclis’imizde bulunan partiler de PKK’yı kınayan ortak bir bildiri yayınlamak istediler.
Malumunuz bu bildiriye CHP ve DEM olmak üzere iki parti imza atmadı. PKK’nın siyasi uzantısı olan DEM Parti’nin bu bildiriye imza atmaması, kabul etmesek de anlaşılabilir.
Buna rağmen kendisini cumhuriyeti kuran parti olarak tanımlayan CHP’nin, her ne gerekçe ile olursa olsun bu bildiriye imza atmamasının kabul edilebilir bir tarafı yok.
CHP’nin terörle mücadele ile ilgili eleştirileri ve önerileri olabilir. Bunları dile getirmesi de doğal hakkıdır ama bütün bunlar; milletimizin canının yandığı böyle bir dönemde terör örgütünü kınayan bir bildiriyi imzalamamanın gerekçesi olamaz.
CHP ve CHP’yi destekleyen elitlerin bir kısmı maalesef uzunca süredir gayrimillî bir çizgiye savrulmuş durumda.
CHP’nin yeni genel başkanı olan Özgür Özel’in Kemal Kılıçdaroğlu’nun gayrimillî tutumlarını sürdürmesi, CHP’nin sorununun bir liderlik sorunu olmadığını gösteriyor.
Hem Kemal Kılıçdaroğlu hem de Özgür Özel’in başkan seçildikleri gün konuşmalarına Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’a selam göndererek başlamaları bu durumun bir yansıması.
CHP’yi ulusalcı çizgiden çıkartarak PKK çizgisine yakınlaştıran çevreler, uzun vadede CHP’nin tarih sahnesinden silinmesine yol açacaklar.
Tayyip Erdoğan karşıtlığı ile hipnotize edilen ve bir seçim mağlubiyetinden başka bir seçim mağlubiyetine sürüklenen CHP seçmeninin çoğunluğu ise bu durum karşısında çaresiz vaziyette. Bir kısmı da zaten son seçim hezimetinden sonra siyasete küsmüş durumda.
Bugün Türk siyasetindeki temel bölünme yerli ve millî olmak ve gayrimillî olmak üzerinden yaşanıyor.
Türkiye’nin yerli ve millî bir muhalefete olan ihtiyacı yaşanan bu son olayla kendisini daha da akut bir şekilde gösterdi.
Şehit babasına hakaret edecek seviyede bu topraklara yabancılaşmış çevrelerin, bu ülkede hâlâ ana akım gazeteci, akademisyen ya da siyasetçi olarak görülmesi bugünün Türkiye’sine gerçekten yakışmıyor.
Türkiye hızlıca millî değerler çerçevesinde toplumsal konsolidasyonunu tamamlamak zorunda. Zira dünya hızlıca bir belirsizlik ve çatışma dönemine sürükleniyor ve Türkiye bu türbülanslı dönemi zararsız atlatmak için güçlü olmak zorunda.