Bayram telaşı harap olmuş şehirlerde, kendi ülkesinde muhacir durumuna düşmüş mazlumların naylon çadırlarında da sürüyor. Ölümün nefesinin sindiği bu sokaklarda bir milyona yakın insanın katledildiğini bilmeseydiniz, bayram alışverişiyle şenlenen pazarları sıradan bir manzara gibi görüp geçebilirdiniz. Oysa ki Suriye halkı da diğer tüm savaş mağduru halklar gibi hayata sıkıca tutunmaya çalışıyor.
Direnişin en onurlusuna, vahşetin en kötüsüne tanıklık etmiş Halep’in bu mazlum beldelerine daha önce de gitmiştim. Yedi yıldır gördüğüm tek şey acı ve hüzündü. Şimdi ise herkesin gözlerinde umut var.
Mehmetçiğin Özgür Suriye Ordusu ile birlikte yürüttüğü Fırat Kalkanı ve Zeytindalı Harekâtları sayesinde bölgeye sadece güvenlik ve barış gelmemiş, aynı zamanda ticaretin hızlanmasıyla üretim, istikrar ve hayat gelmiş.
Esed rejiminin sınırının başladığı El Bab’daki son noktaya gidiyorum. Burası Türkiye’nin resmi sınırlarının bittiği noktadan kilometrelerce ileride. Fakat, gönül sınırlarının çok gerisinde. Şimdi bu noktada devasa bir Türk bayrağı dalgalanıyor. Katil rejimin askerlerinin ve bilumum teröristlerin yüreğini hoplatacak bir yerde. O bayrak nerede dalgalanıyorsa mazlumlara güven, zalimlere korku veriyor.
Suriye Halkı çok büyük bir bedel ödedi, fakat karşılıksız gerçek dostluğun o ay-yıldızın gölgesinde olduğunu yaşayarak gördü. Onun için adeta bir mavzer, teslim alınamaz bir siper gibi her barikatta, her evde, her sokakta ay yıldızlı bayrağı dalgalandırıyor.
İnsanlar Hama’dan, DeyrZor’dan, Humus’tan, Guta’dan akın akın Afrin’denCerablus’a kadar uzanan bu güvenli bölgeye hicret ediyor. Cerablus’daDeyr Zor ve Rakka’dan gelen muhacirlerin çadırlarını, El Bab’da ise Şam’ın banliyösü Guta’dan gelenlerin çadırlarını görebilirsiniz. Hicret içinde hicret. İMKANDER’in çalışmalarını yerinde gözlemlemek için gittiğim bölgedeki muhacir kamplarını Arakanlıların kampları kadar kötü buldum ne yazık ki. Yokluk ve sefalet diz boyu. Fakat artık can korkusu yok şükür ki.
Fırat’ın kıyısındaki Cerablus’da eller tetikte. Karşı kıyıda PKK’nın paçavralarını görebiliyorsunuz. Yalınayaklarıyla savaşmalarıyla tanınan Irak sınırındaki çöllerden gelen kara gözlü Arap yiğitler, ABD’nin beslemesi PKK’yı ezmek için işaret bekliyorlar. Aşiretinden iki bin altı yüz kişinin infaz edildiğini hüzünlü gözleriyle anlatan Memati, uzun siyah cellabiyesiyle bizi bozkurt selamıyla uğurluyor.
Afrin’de gece gündüz nöbet tutarak, Türkiye sınırında teröriste karşı bir dağ gibi duran Sultan Murat’ın (ÖSO’nun 2. Kolordusu) fedaileri gibi, Fırat’ın kıyısındaki savaşçılar da aynı şeyi söylüyor: Türkiye bizim babamız.