Son zamanlarda piyasalarda ki rahatlama yönündeki bekleyişlerin daha geniş zaman dilimlerine yayılması vesilesiyle finansal rahatlamanın biraz zaman alacağı gözlemlenmektedir.
Bunun sebebi olarak finansal piyasalarda bazı konulardaki risklerin hala devam ettiği ve bu risklerin azalma yönünde olmadığıdır.
Büyüme son dönemde ciddi anlamda yavaşlamıştır ve bu sebeple de işsizlik oranları her geçen gün maalesef artmaktadır.
Büyümenin yavaşlaması sebebiyle birçok işletme önlem olarak çalışan sayısını azaltma yönünde bir harekette bulunması sebebiyle de işsiz kalan insan sayımızda bir yükseliş olmaktadır. Dolayısıyla risklerin azaltılarak büyümenin hiç zaman geçirilmeden artırılması yönünde önlemlerin alınması çok önemli bir zorunluluktur.
Bu iki konu sebebiyle maliye politikası tarafında risklerin varlığı ortaya çıkmaktadır.
Maliye politikasının başarılı olabilmesi için gelirler politikası, dış ticaret politikası ve para politikasının ahenkli bir biçimde bir birleriyle uyumlu bir şekilde çalışması gerekmektedir.
Son dönemde bu 3 faktörün çok büyük dış stres ve 6 ay öncesinde döviz kurlarının aşırı hareketlenmesinin önünün kesilebilmesi için Merkez Bankası’nın faizleri artırmasının yanında şimdi piyasa da Merkez Bankası faizlerle birlikte enflasyonu sürdürülebilir şekilde aşağı çekmeye yetecek seviye de tutacak mı tartışmaları yaşanmaktadır.
Böyle bir ortamda bu 3 faktörün birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışmasını beklemek çok ciddi bir hatadır herhalde. Bundan dolayıdır ki acil bir şekilde önce bu mekanizmaların birbiriyle iyi bir şekilde çalışmasını sağlamak için uygun ortamın ortaya konulması gerekmektedir.
Ayrıca finansal piyasalarımızın güçlenebilmesi adına fonlama görevini yerine getiren bankalarımız için de bazı riskler söz konusudur.
Özellikle yurt dışı piyasalardan kaynaklanan olumsuzluklar bankalarımız üzerinde negatif yönde bir stres olgusunu ortaya koymaktadırlar.
Finansal piyasalardaki dalgalanmalar finansmanda zorlukları devam ettirecek olduğu için yakın vade için önlemlerin ivedi olarak alınması gerekmektedir.
Alınan yakın vadeli önlemler finansal performansların pozitifliği yönünde destekleyici bir nitelik oluşturacaktır fakat zayıflayan içi talep ile yurtdışı kaynaklı olguların bankalarımız olumsuz yönde etkileme olasılığı oldukça yüksektir.
Olumsuzlukların giderilebilmesi anlamında iç talebi yükseltici tedbirlerin hayata geçirilmesi olmazsa olmaz şartlardandır.
Diğer taraftan yükselen enflasyonun yanına dış kaynaklı koşullarda eklenince ekonomik gidişatta maalesef çok iyi olmuyor.
Risklerin tamamından korunabilmek adına kamu harcamalarında ciddi tasarrufa gidilmesinin yanında kamu gelirlerinin artırılması yönünde kararların alınarak (burada vatandaşın canını yakan trafik vb. cezaların artırılmasından farklı gelir kalemlerine yönelinmesi tavsiye olunur) uygulanmaya konulmalıdır.
Bunlara ek olarak bütçede ortaya çıkabilecek olan açık fazlasının vatandaşın lehine hizmetlerde (birçok alanda yerli ve milli ürünlerin üretilmesi yönündeki ARGE harcamalarında) kullanılması ve borçlanmanın makul seviyelere çekilmesi gereklidir.
Devlet kaynak tahsisinde etkinliği sağlamanın yanında gelir dağılımında tüm vatandaşlar nezdinde adaleti ortaya koymalıdır.
Ekonomik istikrarı sağlayabilmek için gerekli olan finansal ortamın sağlanmasına yönelik şartların ortaya konulması üretimin ve dolayısıyla da ekonomik refahın önünü açacak bir önlemdir.
Ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlayabilmek adına faizlerin dünya ölçeğine çekilmesi gerekmektedir.
Finansal istikrarın her geçen gün büyüdüğü, enflasyonun en alt seviyelere çekildiği bu arada da döviz kuru kıskacından kurtulacak güçlü bir finansal yapı ülkemizin kalkınması anlamında oldukça büyük öneme sahip nitelikler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aklın ve bilimin gösterdiği doğrultuda yukarıda belirttiğimiz önlemlerle finansal riskler minimize edilir.