Filistin’de kangren olmuş bir işgal süreci her gün daha fazla kan döküyor, her gün daha fazla toprak istiyor.

Fakat şu bir gerçek ki; kalıcı huzur için yapılması gerekenler çok net!

Öncelikle derhâl ateşkes sağlanması, kuşatmanın kaldırılması ve Gazze halkına insani yardım sağlanması gerekiyor.

Sonrasında da kalıcı barış ve adalet için harekete geçmek gerekiyor. Bu kapsamda Türkiye, ‘garantörlük’ modelini öneriyor.

Şimdiye kadar işleyen süreçte İsrail, “iki adım ileri, bir adım geri” şeklinde taktik yaparak topraklarını genişletti. Sürekli olarak Filistinlilerin üzerinde baskı oluşturdu ve hayatlarını kısıtladı. İlk akla gelenler; Mescid-i Aksa’da ibadetlerin kısıtlanması, keyfi olarak evlere yapılan baskınlar, gözaltılar, işkenceler ve katliamlar… Maksat; her bir Filistinliye “ensendeyiz” algısı oluşturmak, nihai olarak da Filistinlileri göçe zorlamak ve Filistin davasından vazgeçirmek.

Bu kapsamda nihai hedefe ulaşmaları zor. Filistin halkı 75 yıldır direniyor ve davasından vazgeçmeyecek!

İSRAİL GAZZE SAVAŞI’NDA NE İSTİYOR?

Artık bilmeyen yok.

İsrail Gazze’yi tümüyle işgal etmek istiyor.

Filistinlileri Mısır’ın Sina Çölü’ne sürüp Gazze topraklarını da kalıcı olarak İsrail toprağı yapma hevesinde.

Fakat son bir ayın muhasebesi yapıldığında bunu başaramadığını görüyoruz.

Havadan yağdırdığı bombalarla binlerce çocuk, kadın, yaşlı ve engelli şehit oldu.

Tüm vicdan sahipleri ve dünya ayakta!

Her şeye rağmen Netanyahu, daha fazla soykırım için pek çok parametreye karşı direniyor.

Hamas’ı tamamen ortadan kaldırmak istiyor.

 

ABD TEDRİCİLİKTEN TARAF

Bir tarafta kamuoyu baskısı diğer tarafta İsrail askerinin sahada istenen başarıyı gösterememesi, ABD’yi daha kurnazca bir denklem kurmaya itiyor.

Şahsen nihai hedef konusunda İsrail ile yüzde yüz aynı düşündüklerinin altına imzamı atarım. Fakat İsrail daha kestirmeden hedefe ulaşmak isterken ABD, dünya halklarına durumu özümseterek ilerleme çabasında. Bunun için de süreç gerekiyor. Biraz şiddet, biraz masada atılacak kurnazca adımlar… Hep böyle yaptılar.

Gelinen aşamada bir adım geri atarak ve fakat yine maksimalist bir yaklaşımla hedeflerini güncellediler.

Bu bağlamda gündemdeki alternatif planlar şöyle;

*İslami kodlarla yaşam tarzlarını ve topraklarını savunmayı ilke edinmiş Hamas’ı denklem dışına çıkarmak ve siyasi olarak Hamas’ı infaz etmek,

*Filistin’deki Fetih hareketi kapsamında Mahmud Abbas’ın Gazze’yi yönetmesini sağlamak,

*İkinci şık olmazsa Gazze’nin, Mısır ve ABD’nin uydusu konumundaki bir devlet ve kukla konumundaki bir diktatöre emanet ve geçici olarak verilmesi. Bu durum sağlanırken ABD, Fransa ve Almanya gibi ülkelerin denklemde yer alması.

*Diğer alternatif ise Gazze’yi geçici olarak BM gözetiminde tutmak.

Önümüzdeki günlerde bu konu daha da netleşecektir.

“Bir Yahudi olarak İsrail’e geldim” açıklamasıyla tanınan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, pazar günü Türkiye’ye geliyor. Peki ne talep edecek, hangi konuda destek isteyecek? İsrail ile olan ortak hedefleri kapsamında nasıl bir çalışma yürütecek?

Türkiye’nin duruşu çok net. Bu kapsamda hangi sınırları zorlama niyetindeler bilinmez ama Türkiye’nin yukarıdaki planlara evet demesi mümkün görünmemekte.

 

TÜRKİYE’NİN ‘KALICI ÇÖZÜM’DEN KASTI NE?

Türkiye, kalıcı çözüm için ‘garantörlük’ kavramını bölge ülkelerinin gündemine getiren ilk ülke oldu ve konuya köklü çözüm getirmekten yana. Bu kapsamda gerek bölge ülkeleri gerekse Batı devletleri düşünüldüğünde Filistin konusunda ajandası olmayan tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin tek amacı, kalıcı barış ve adalet olması yönündedir.

Peki, Türkiye'nin Filistin konusundaki garantörlük formülü ne anlama geliyor ve aşama aşama ortaya konmak istenen hedef ne?

*Önce ateşkes ve barış.

*İki devletli çözümün hayata geçirilmesi, Filistin devletinin kabulü, Kudüs’ün Filistin’in başkenti ilan edilmesi ve İsrail’in BM’nin de tanıdığı 1967 sınırlarına geri dönmesi,

*Kalıcı huzur için garantörlük sisteminin kurulması,

*Garantörlük sisteminde İsrail için Batılı devletler garantör olabilir; Filistin için ise bölge devletleri garantör olmalı,

*Garantörlük kavramının çerçevesi, bu denklem içinde yer alacak devletler tarafından oluşturulacaktır,

*Bu kapsamda caydırıcılık oluşturması bakımından sistem içinde ‘barış gücü-askeri güç’ oluşturulabilir.

Görüldüğü üzere 75 yıldır yalnız kalan Filistin için yaptırım uygulayabilecek ve caydırıcılık oluşturacak; ayrıca tüm bölgeye de huzur temin edecek bir yapı planlanmakta.

Özgün ve bağımsız bir anlayışla ortaya konan bu yaklaşım, umarım bölge ülkelerince değerlendirilir ve ümmet coğrafyasının onurlu duruşuna vesile olur.