CHP’de genel başkan değişimi bir süredir etik dışı yöntemlerle gerçekleşiyor.
“Rejimin kurucu partisi” skandallarla anılmaya devam ediyor.
CHP, 102 yıllık geçmişinde hiç bu kadar küçük düşürülmemişti.
İsmet İnönü’ye kadar gidelim…
İsmet İnönü, CHP için ikinci büyük isimdir ve fakat Bülent Ecevit’in ortaya koyduğu “ortanın solu” anlayışıyla geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Statükoyu temsil eden İsmet İnönü sonrası genel başkanlık koltuğuna Bülent Ecevit oturmuştur. Ve fakat Ecevit, hiçbir zaman parti içinde ihanetle suçlanmadı. Çünkü tarzı siyaset ve fikriyat temelinde bir yarış vardı ve teveccüh bulan öne çıkıyordu.
Ne olduysa Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan gönderilmesi sürecinde başladı.
Parti kirlendi. Anlayış, ilişkiler, hedef ve amaçlar…
Siyaset yapma amacında fikriyat ve dava bilinci olmayınca yerini çıkar ve menfaatler aldı. Ayağa basmalar, hançerlemeler normalleşti.
Bu açıdan ilk hançerlenen Deniz Baykal oldu.
Deniz Baykal, kaset kumpası nedeniyle görevden ayrıldı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık koltuğuna gelişindeki zemin, bu açıdan çok problemli.
Bununla beraber Kemal Kılıçdaroğlu’nun Özgür Özel’e görevi teslim ettiği kurultay da skandal şaibelerle anılıyor.
Fikriyatın temel alınmadığı bir ortamda, milyonluk rüşvetlerin gündem olduğunu görmekteyiz.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun CHP’de genel başkanlık koltuğunu elde etmek için 38. CHP Kurultayı’nda para, makam-mevki-kadro, tablet ve telefon gibi rüşvetlerle delegelerin iradelerine tasallut ettiği iddiası, yargıya intikal etmiş durumda.
İddialar, CHP’li üyelerin ifadeleriyle boy boy medya organlarında yazılıp çizilmekte.
Ekrem İmamoğlu, kurultayın iptali için açılan davanın nedeni olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı işaret etmiş.
Çok yazık! Davayı açan CHP’li eski belediye başkanı, tanık olarak ifade verenler yine CHP’li; medya organlarında açıktan bilgi babında itirafları yazan, çizen yine CHP medyası. Peki, nasıl oluyor da adres Beştepe oluyor?
CHP’deki ekipleşmeler ve birbirlerine dönük hamleler, iktidarın umurunda bile değil.
Kaldı ki iddialar somut delillere dayanmakta. CHP yönetimi sorgulayacaksa böyle bir yanlışın içine nasıl girdiklerini sorgulamalı.
Ve yargının kararıyla yeniden olağanüstü kurultaya gitmektense “hodri meydan” diyerek kendi teklifleriyle partiyi kurultaya götürmelidirler.
CHP, özünden, fikriyatından ve altı okundan tamamen uzaklaşmış durumda.
CHP’ye iyilik yapmak isteyen varsa oturup takkeyi önüne koysun ve düşünsün.
CHP nasıl bir parti oldu ki; bir CHP belediye meclis üyesi, kendi eliyle kızını dağa teslim edip anı fotoğrafı çektiriyor?
CHP nasıl bir parti oldu ki; “PKK sizi tükürüğüyle boğar” diyen belediye başkanı görevden alındığında, devletin müdahalesinin ve soruşturmasının karşısında pozisyon alıyor?
CHP nasıl bir parti oldu ki; delege oyu satışa çıkartılıyor ve parti içi kumpas kurmak sıradanlaşıyor?
Süreçte en büyük haksızlık CHP tabanına yapılıyor.
Bu bağlamda parti içinde İmamoğlu’na yönelik sempati azalmakta ve “İmamoğlu karşıtlığı” yükselişe geçmekte.
Ve diğer bir iddia da şudur ki; kurultayın iptaline dönük tüm faaliyetler Kılıçdaroğlu ekibinden olmayıp parti içindeki üçüncü bir güç odağı tarafından hayata geçirilmekte. CHP’de önümüzdeki süreç çok daha hareketli geçecek.