Son günlerde gördüğüm en trajikomik hadiselerden biri İBB başkanının, çalışanlara gönderdiği, “Sosyal Medya Etik İlkeleri” dayatmasıydı…
Neresinden tutsanız elinizde kalacak olan bu ilkelerin belirleyenlerinin, öncelikle kendi “etik” anlayışlarını gözden geçirmeleri gerekiyor…
Bu ilkeleri dayatanlar acaba; “KAMU GÖREVLİLERİ ETİK DAVRANIŞ İLKELERİ İLE BAŞVURU USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK” çerçevesinde gerekenleri yapıyorlar mı?
Büyükşehir Belediye Başkanlarını da bağlayan bu yönetmelik, özü itibariyle toplumu yanıltmamak, yalan söylememek, adil olmak ve tarafsız olmak üzerine kurulu…
Çalışanlardan İBB ile ilgili bir paylaşım yapılacağı zaman, “İBB başkanının ya da İBB hesaplarının referans alınması”nı isteyen “ilkeler”, bu kaynağı yönetenlerin topluma ne kadar yalan bilgi ve vaade bulunduğunu görmediğimizi mi sanıyorlar?
Bu yönüyle, İBB çalışanlarını esasen kendileri yalan haberi yaymaya teşvik etmiş olmuyorlar mı?
Eğer İBB çalışanları dayatılan bu “etik(!) ilkeler”i yerine getirmiş olsaydı, hangi konularda yalan ve tezvirata aracı olacaktı…
İsterseniz aklıma gelen onlarcasından birkaçını buradan hatırlatayım…
Öğrencilere burs yalanı: Bu konuda, CHP’nin müsebbibi olduğu Anayasa Mahkemesi kararı çok açık iken verilmesi imkânsız bir burs vaadini -aday iken 75 bin, seçilince 30 bin tenzilatı da yalan içinde yalan- paylaşan bir çalışan “etik” davranmış mı olacaktı?
Belgrat Ormanı yalanı: Ya mülkiyeti İBB’ye ait olmayan bir ormanla ilgili, “İmara değil, halka açıyoruz” paylaşımına ne demeli; bu, hangi güvene dayalı bir paylaşım olurdu?
Suya indirim yalanı: Çalışanlar, “Suya indirim” vaadini mi yoksa “Ben indirim yapacağım dedim ama zam yapmayacağım demedim” çelişkisini mi paylaşmalıydılar?
İsraf şovu: Mesela bir çalışan, tam bir fiyaskoyla sonuçlanan “makam aracı” adı altındaki israf şovunu paylaşmış olsaydı, sonradan açılan ve “israf” denilen rakamın çok üzerindeki araç ihaleleri karşısında ne duruma düşerdi?
Bütün stratejisini “yalan” üzerine kurmuş bir belediye başkanının “etik” demesi de yine “politik bir kehanet” örneğidir…
“Güya” doğruyu işaret etmek isteyenlerin, yalanı teşvikinden başkası değildir bu dayatma…
Medya ve kişisel özgürlüklerden dem vuranların, çifte standardının da çok açık bir göstergesidir; bu ülkenin Cumhurbaşkanı’na ve ailesine yapılan galiz paylaşımlar karşısındaki tavırları düşünüldüğünde…
Rakiplerini yıpratmak isterken iftira ve yalanlarını sınırsızca ve fütursuzca paylaştıkları mecraları, başkalarına kapatarak kendilerini korumaya alacaklarını zannediyorlar…
“İstanbul Hükümeti” tavrıyla ve nezaketten uzak olarak bir Bakan için bile “kendisini uyardık” ifadeleri kullanabilen bir zatın, çalışanlarına karşı tavrını da açıkça gösteren bir belgenin ötesinde değildir ve etikten en son bahsedebileceklerin açık bir kıvraklığıdır…