Türkiye’nin dış politikasında Afrika ülkeleriyle ilişkilere ayrı bir yer veren ve “Afrika’yı en çok ziyaret eden lider” sıfatını elinde bulunduran Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir Afrika turunda.
Dört ülkeyi kapsayan turun ilk durağı Cezayir.
Cezayir ile Türkiye arasında köklü ve tarihi bağlar var.
Osmanlı döneminde genişletilerek bugünkü halini alan ve TİKA tarafından onarılan Keçiova Camii de o bağların simgelerinden.
Ziyaretin başlıca hedefi, petrol ve doğalgaz zengini Cezayir ile ekonomik ilişkileri geliştirmek.
Nitekim önceki gün iki ülke arasında ekonomi, kültür ve tarım alanlarında çeşitli anlaşmalara imza atıldı.
Cezayir, tarihi bağlarımızın yanında coğrafi konumu ve büyüklüğü, doğal zenginlikleri, nüfusu, ekonomik potansiyeli, yatırım fırsatları ve benzeri sebeplerle önem vermemiz gereken bir ülke.
İki ülke arasındaki ilişkiler bugünkünden çok daha ileri düzeye götürülebilir.
Fakat bu yolda önümüze çıkan bir takım engeller var.
Birincisi, ülkenin perde gerisinde askerler tarafından yönetiliyor olması.
Türkiye, ciddi bir mücadelenin ve demokratikleşme sürecinin ardından ordunun siyasete müdahale ettiği günleri -Allah’a hamdolsun- geride bıraktı.
Cezayir’de ise iç ve dış politikaya hâlâ generaller yön veriyor.
Arap Baharı devrimleri patlak verdiğinde Ankara’nın tavrı Arap halklarının özgürlük ve demokrasi taleplerini desteklemekten yana oldu.
Halkın özgür iradesini oldukça kirli ve kanlı bir süreçle bastıran Cezayir’deki rejim ise değişim rüzgârlarından korktu.
Suriye rejimi yanlısı tavrının nedeni de bu.
Cezayir’in Şam Büyükelçisi Salih Buşe, Kasım ayında yaptığı açıklamada ülkesinin “terörle mücadelede” Suriye’nin yanında yer aldığını söyledi.
Geçen yılki Cezayir Uluslararası Kitap Fuarı’nda Kaddafi ve Beşşar El-Esed aleyhinde yazılan kitapların satışına izin verilmedi.
Türkiye-Cezayir ilişkilerinin gelişmesinin önündeki ikinci bir engel ise Fransa’nın etkisi.
Ülke her ne kadar Fransız işgalinden kurtulup bağımsızlığını kazansa da özellikle yönetici ve elit kesimin Paris’le bağları hâlâ çok güçlü.
Fransa hayranlarının Erdoğan’ın ziyaretinden rahatsızlık duymaları bunun bir tezahürü.
Örneğin, Fransızca yayınlanan “Le Quotidien d’Oran” gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kamil Davud, önceki günkü makalesinde Erdoğan’ın Türkiye’de muhalifleri hapsettiğini öne sürdü.
Cezayir’in İslami eğilimli en büyük partisi Barış Toplumu Hareketi Genel Başkanı Abdurrazık Mukri ise Facebook sayfasındaki paylaşımında, Erdoğan’ın ziyaretinden rahatsız olanları “sömürgecilerin işbirlikçileri” olarak niteledi ve “Hoş geldin Erdoğan” dedi.
Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi sömürgeci Fransa’nın nüfuzunu tehdit ettiği için Paris yanlılarının Erdoğan’ın ziyaretinden duydukları hoşnutsuzluk gayet normal.
Ayrıca Cezayir’le Suriye gibi bazı konularda görüş ayrılıklarımızın olduğu da bir gerçek.
Bütün bunlara rağmen şu an için siyasi alanda olmasa bile ekonomik alanda Türkiye ve Cezayir arasındaki ilişkileri her iki ülkenin çıkarına olacak şekilde güçlendirmek mümkün.
Ekonomik ilişkilerin güçlenmesi ileride bölgesel sorunların çözümünde işbirliğine de zemin hazırlayabilir.