Ramazan ayında rahmet, mağfiret, bereket ve merhamet iyiden iyiye kuşatıyor dört bir yanımızı.
Yağdıkça rahmet, suya susamış çatlamış toprak misali, ruhumuz kandıkça kanıyor, gökten inen, aziz olanı.
Ramazan, aç kalan insanın aslında açlıktan öte neye aç olduğunu fısıldıyor kendisine kulak verenlere.
Yatay düzlemde didinip duran, gündelik meşgale içerisinde kaybolan, küçük meseleler içerisinde boğulan insana nefes aldırıyor; insanı düştüğü kuyudan çekip çıkarıyor, gökle irtibat kurmasını sağlıyor.
Ah keşke bir farkına varabilsek, bir idrak edebilsek nasıl bir ay içerisinde olduğumuzu, işte o an istediğimiz ve beklediğimiz değişim ve dönüşüm nefsimizden başlayarak hayat bulacak, ayağa kalkacak ve ayağa kaldıracak bizi.
Yenilmişlik ve sindirilmişlik ruh halinden çıkmak, “Bizden birşey çıkmaz” olumsuz düşüncesinden kurtulmak, hamasetten sıyrılmak, öze dönmek, özde olana yönelmek ve kendini bulmak için bulunmaz bir fırsat sunuyor ramazan.
Hak ve adaletin tesisi evvela nefislerdekinin değişimi ile başlar.
İnsan evvela kendi kalbine sormalıdır, kendi vicdanında tartmalıdır, ne kadar adil, ne kadar haktan yana olduğunu; inancımız ve iddialarımızla söylem ve eylemlerimizin birbirlerine ne kadar mutabık düştüğünü.
Görünenle yetinir, asıl olana odaklanamazsak; şekilde kalır, muhtevaya eğilemezsek; kabukta takılır, öze dönemezsek; nicelikle uğraşır, niteliğe önem vermezsek, istediğimiz, beklediğimiz, umduğumuz değişim ve dönüşüm gerçekleşemez.
Bugün İslam coğrafyasının içerisinde bulunduğu dağınıklık, karışıklık, kargaşa Müslümanların birbirlerine ve dünya insanlığına örnek olma niteliğinde çok uzak.
Geçmişte etken, etkin ve özne olan bir medeniyetin çocukları bugün edilgen, pasif ve nesne konumunda; çok kolay manipüle edilebilir, yönlendirilebilir ve sevkedilebilir durumda.
Bir değişim, bir dönüşüm için tetikleyici bir etken lazım.
Ramazan ayı bu medeniyetin çocuklarına sahip olduğu imkânı hatırlatıcı, muhatabını sarsıp kendine getirici bir potansiyele sahip.
İç savaşın ve çekişmenin bir türlü bitmediği/bitirilmediği Suriye’de, Ariha kentinde, yıkıntılar arasında, rahmetin iftar sofrasına taşındığı o kare, bizim tekrar dirilişimizin nasıl olacağını gösteriyor.
İftar sofrası etrafında bir araya gelmiş aileye ait o fotoğraf karesi, İslam coğrafyasının içerisinde bulunduğu durumu resmediyor adeta.
Dinlerinden aldığı ilhamla bir zamanlar medeniyet inşa etmiş bu coğrafyanın insanları bugün orada enkaz içerisinde, Rahman’ın rahmetini soluyor.
Yıkıntılar içerisinden tekrar doğmanın, yeniden dirilmenin, yeniden başlamanın, hayata yeniden yeni bir soluk katmanın nasıl olacağını, nereden başlanacağını söylüyor ramazan.
Ve Ramazan, en olumsuz şartlarda, en kötü durumda yeniden kendine gelmenin adresi oluyor.