Eski devletlerimizde tekke ve dergahların çok önemli bir yeri vardı. Tekkeler bir çok tali görevden ziyade üç ana görevi icra ederlerdi. Bu görevlerden biri halkın arasına fitne amacıyla sokulan fikir ve mezhepçilik akımlarına karşı halkın birliğini ve itikadını korumaktı, bunu yaparken de hepsi tek bir yapı şeklinde hareket eder, münazaralarını üst düzeyde tutar müritlerini ayrılığa düşürmezlerdi. Müslümanlar bir şeyhe bağlanır ama hepsini severlerdi . Tekkelerin bir diğer görevi Devlet-i Aliyye’nin istihbarat hücreleri olmalarıydı. Devletin sağlıklı işlemesi için bilgi edinme ve hızlı haberleşme işlerini yürütürlerdi. Üçüncü görevleri de sivil birer alay olmalarıydı. Herhangi bir savaş durumunda sivillerden bir ordu oluşturup milli mücadele veren birlikler haline gelebiliyorlardı; mesela Trablusgarp İtalya tarafından işgal edildiğinde Enver paşa yanında birkaç subayla beraber bölgeye gönderilmiş ve şeyh sünusi’ye bağlı sünusilerin başına geçerek kıyam başlatmıştı. 1909 – 1923 yılları arasında Osmanlı topraklarının dört bir yanında bu şekilde mili mücadele verildi ama düşmanlar çok güçlüydü. Sonrası malum, tespit edilen tekkeler kapatıldı, şeyhler katledildi. Büyük bir travma yaşayan Müslümanlar hilafetin de kaldırılmasıyla tamamen başsız bırakılarak fitneye karşı korumasız hale getirildiler. Hemen ardından İslam dünyasında milliyetçilik, mezhepçilik gibi fitne unsurlarının yanı sıra cemaatleşmeler de başladı. Yakın bir zamana kadar birleştirici unsur olan cemaatler artık Müslümanları ayrıştırıyordu. Her ne hikmetse az bir zaman önce tekkeleri kapatıp şeyhleri de yargısız infaz edenler bu cemaatlere diş geçiremediler hatta dini teamülleri yasaklayıp reformist ilahiyatçıları da öne çıkararak insanları bu cemaatlere yönlendirdiler. Bugün bu cemaatler aracılığıyla ayetlerini değiştiremedikleri İslam dinini detaylara boğarak Müslümanları yoldan çıkarıyorlar. İnsanların farklı öncelikleri olduğundan dolayı herkese ayrı ayrı hitap edecek yapılar kuruyor ve önceliklerimiz üzerinden bizi çarpıştırıyorlar. Derdi tebliğ olmayan kendi halindeki Müslümanları medya yoluyla yavaş yavaş asimile ederlerken, derdi İslam olanları da belli yapılar aracılığıyla kontrol altında tutuyor, detaylardan doğan fikir ayrılıklarıyla da birlik olmamızın önüne geçiyorlar. Cemaatleşmenin kendisi veya cemaatlerin hepsi kötüdür demiyorum ama bugün dünyanın dört bir yanında yapılanmış cemaatlerin çoğunun tuzak olarak kurulduklarını görmemek için de kör olmak gerekir. Asırlarca imrenilerek bakılan Müslümanların bugünkü eğitimsiz, sindirilmiş, temel medeni değerlerden ve çekirdek ahlaktan uzak imajlarının ve kendilerini uyaranlara kafir muamelesi yapmalarının sebebi de bu zihinsel tuzakların direkt veya endirekt etkileridir.
Hasta adam hala hasta ve bu acilen çözülmesi gereken en büyük bir sorunumuzdur, cephedeki düşmandan önce hastalığımızı yenmek zorundayız. Önerim, Reis’in bizzat Mehmet Görmez başkanlığında kurulacak ehil bir ekibi bu işle görevlendirmesi ve güvenilir cemaatlerin hangileri oldukları konusunda bir araştırma ve açıklama yaptırmasıdır. Bu sorun çözülmezse Müslümanların en büyük düşmanlarına yani cehalete üstün gelmeleri mümkün değildir.
Selam ve dua ile