“Sen kendini ne zannediyorsun, sen kimsin ki bunu yapacaksın, sen bunu düşünebildiysen onlar da zaten düşünmüştür, sana mı kaldı bu işler, böyle önemli meselelere çözüm üretmek sana kadar düştüyse…” Bu örnekleri çoğalttıkça çoğaltabiliriz. Bir de diğer örnekler var “Elin adamı bizim gibi mi, adamlar yapıyor abi bizimkiler anca yatsın, onlarda insana değer var saygı var, adamlar fikir üretiyorlar abi bizim gibi değiller…” Bu örnekleri de çoğalttıkça çoğaltabiliriz.
Bu yukarıda yazdıklarım, sosyal medyada sık karşılaştığım türden can sıkıcı cümlelerin bazıları. Canımı sıkan ise bunların bana yazılıyor olmaları değil, bunların benim ülkemde benim milletimin fertleri tarafından yazılıyor olmaları. Yaşadığım bazı şeylerin beni asosyalleştirerek tanımadığım ya da yeni tanıştığım insanlara biraz fazla mesafeli davranır hale getirmesinin de bana gösterilen tepkilerde payının olduğunu biliyorum ama asıl büyük sorun çok başka.
Yüzyıl önce ülkemizi işgal edip, devletimizi yıkıp milletimize çeşitli vasıtalar aracılığıyla çaktırmadan hükmetmeye başlayan Batılılar, düşmanlarından ebediyen kurtulmanın yolunun onların zihniyetlerini değiştirmek olduğunu da çoktan çözmüşlerdi ve derhal operasyona başladılar.
Kin besleyip intikam peşinde koşmamamız için düşmanlarımızı yendiğimize ve kurtulduğumuza inanmalıydık, Galiba İngilizler’i denize döktüğümüzü yazan bir tarih İngilizler’in gururuna dokunacağı için Yunanlılar’ı denize dökerek kurtulduk ve bugünkü Irak gibi Mısır gibi tam bağımsız bir devlet kurduk. Sonra çok ilginç bir şey daha oldu, az bir zaman önce ülkemizi işgal edip halkımızı katleden batılılarla birden bire dost olduk, aynı Batılılar tarafından kendi topraklarımızda kurulan diğer devletlere ise düşman oluverdik. Bunların hemen ardından da her nedense yeni dostlarımıza benzemeye karar verdik, tabi bunlar hep hür irademizle oldu. Yeni ülkemizin eğitim sistemi, medyası ve dayatılan yaşam tarzı bize Batı’yı öyle bir gösteriyordu ki kısa bir zaman sonra nasıl olduğunu bile anlayamadan onların üstünlüğünü kabul ettik. Batılıların çalışkan, medeni, zeki, değerli insanlar olduklarına, kendimizin ise insani değerlerden uzak, tembel, aptal, değersiz insanlar olduğumuza inandık, böyle inandığımız için böyle yaşamaya, birbirimize böyle davranmaya başladık. İşte bugün bunun sonucu olarak kendi milletimizi ve devletimizi hiçbir iyi şeye yakıştıramıyor, başkalarını ise devamlı gözümüzde büyütüyoruz.
Bakın, dünyanın o en büyük devletlerini, şirketlerini, kurumlarını falan hep insanlar yönetiyor ve inanın bana çoğu sizden daha zeki değil. Tüm yaptıkları bir şeyler başarmaya çalışan herkesin yapması gerektiği gibi öğrenmek, düşünmek, plan yapmak, karar vermek ve uygulamak aramızdaki tek fark onlara başarabilecekleri bize ise başaramayacağımız inancının aşılanmış olması; yani özgüven.
Aslımıza dönmek için öncelikle içinde olduğumuz durumu görmemiz ve bizi soktukları bu zihinsel zindandan çıkmamız gerekiyor.
Bizim tarihimiz 1923’te başlamadı. Biz, farklı ırkları manevi bir üst kimlikte birleştirerek büyük bir medeniyet ve dünyaya hükmeden devletler kurmuş, kötülerin kâbusu, aman diyenlerin hamisi olmuş büyük bir milletiz. Düşman bunu gördü ve üst kimliğimizi elimizden alıp ırk milliyetçiliğini de fitne aracı olarak kullanarak bizi parçaladı. Bugün acilen yapmamız gereken, aslında kim olduğumuzu en baştan öğrenmek ve maneviyat çatısı altında tekrardan birleşerek sahip olduğumuz o büyük gücü ortaya çıkarmaktır. Biz umuduz, bu bizim kaçamayacağımız kaderimiz. Kaderimize hazırlanın. Selam ve dua ile…