Merhum Yıldırım Gürses bir şarkısında şöyle sesleniyordu: “Som altından taç olsan, aşkıma muhtaç olsan, derdime ilaç olsan, affetmem asla seni…”
Küçük Emrah’ın meşhur bir şarkısının sözleri ise şöyleydi:
“…Ümidimi kıranları, bu dünyayı yakanları, dar günde bırakanları, sen affetsen ben affetmem, boynu bükük koyanları, sen affetsen ben affetmem.”
Ben de yazdığım şiirde şöyle diyorum:
Hamza’ya mızrak atanları,
Sahabeye ok fırlatanları,
Uhud’da sahabeyi mağlup eden komutanı,
Muhammed (sas) affeder de ben neden affedemem.
Türlü hakaret yapanları,
Puta ve ateşe tapanları,
Müslümana tuzak kuranları,
Allah affeder de kul neden affetmez.
Tövbesini bin kere bozanları,
Meyhanelerde gezip tozanları,
Elest bezminde verdiği sözü unutanları,
Söylenen kezzap gibi yalanları,
Allah affeder de kul neden affetmez.
Kula kulluk edenleri,
Hak yoldan geri dönenleri,
Dine, kitaba sövenleri,
Anaya babaya isyan edenleri,
Allah’ın affedeceği umulur da kul neden affetmez.
Hakikaten, her insan kolayca affedemiyor da Allah neden affediyor? Çünki, “… İnsan zayıf yaratıldı[1]” ve bu yaratılışı insanın eksik ve kusurlu davranmasına neden oluyor. Fakat Nahl suresi 60. Ayet-i kerimede “…En yüce sıfatlar Allah`ındır. Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen) dir, Hakîm (her işi hikmetli olan) dır.” Buyurulmaktadır.
Kur’an’ın bu ilahi mesajı eğitimciler, anne ve babalar, yöneticiler, ustalar, patronlar, siyasetçiler ve aklıselim her kes için önemli dersler ihtiva ediyor.
İnsan kusurlu olmakla beraber, mükemmele ulaşmak için modelleme kabiliyeti ile mükemmele doğru kanat çırpabilir. İnsanın modelleyeceği en önemli örnekler; Adetullah/Sünnetullah ve Efendimiz (s.a.v.)’in Sünneti Seniyyesidir.
Allah Gafurdur, Rahimdir ve affeder. İnsan da affetme hususunda Allah’ın bu sıfatını modelleyip af yolunu seçebilir. Affetmek Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in en önemli vasfıydı. Demek ki insanın kemale ermesinin sırrı, seçim yapabilme kabiliyetini iyiyi ve güzeli ayırmak için kullanmasında saklıdır.
Allah tarafından insana bahşedilmiş olan, “görmek, işitmek, kudret sahibi olmak” gibi bazı sıfatlar vardır. Bunlar Allah’ın hudutsuz olan zati ve sübuti sıfatlarıdır. Fakat insana verilen sıfatlar sınırlıdır. Yani insan sınırlı boyuttaki renkleri görebilir, belirli frekanstaki sesleri işitebilir, sınırlı miktardaki ağırlığı kaldırabilir, sınırlı süre kıyamda durabilir.
O halde bizler affetmek, sevmek, kızmak, sabretmek gibi tavır ve davranışlarımızda Esma-ül Hüsna modelini uygulayabiliriz. Allah insanlar hakkında verdiği hükmü adaletle veriyor. Son hükmünü vermeyi hesap gününe bırakıyor. İnsan da hüküm verirken aceleci olmayıp adil olmaya çalışabilir.
Allah bu dünyada kendisine iman etmeyenlerin -kendisine hakaret edenlerin- bile yaşamasına izin veriyor. Fakat insan bazen kendisine yapılan en ufak bir saygısızlığı bile affetmiyor.
Allah Rahman isminin tecellisiyle dünyada bütün mahlûkata rızık veriyor. Kendisine iman etmeyen inanları bile yaşatıyor ve beslettiriyor. Sosyal hayatta, anne, baba, öğretmen, yönetici gibi çok farklı rollerde olabilen insan da, Allah’ın Rahmet tecellisinden ibret alarak, maiyetindeki kişilere karşı daha affedici ve daha cömert davranabilir.
Rahim ismi tam manasıyla ahirette tecelli edecektir. Allah insanlar hakkındaki adil hükmünü ilahi hesap gününde amellerin ağırlığına göre ve delillerin işaretine göre verecektir. Deliller ise sesli, görüntülü ve türlü kayıtlar ile şahit ifaden oluşacaktır. İnsan olarak bizler de delilsiz, mesnetsiz, adaletsiz ve acele karar vermek yerine Esma-ül Hüsna modeline göre hareket edebiliriz ve bu örnekleri Esma-ül Hüsna’nın her biri için uygulayabiliriz.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) efendimizin hal ve tavırlarının kaynağı Kur’an ahlakı ve Sünnetullah’ olup bir ismi de Hulukul Kur’an’dır.
Kusurlu olan insanın olgunlaşması, Sünnetullah ve Sünnet-i Nebi’nin uygulanması nispetinde olacaktır.
[1] (Nisa, 4/28)