12 Mart, İstiklal Marşı’nın kabul yıl dönümüne, 18 Mart ise Çanakkale Savaşı’nın kazanıldığı tarihe denk geliyor. Akif’in, Çanakkale şehitlerinin aziz hatırası için yazdığı, “Çanakkale Şehitlerine” şiirinde geçen, “Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek: İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek” sözünü nasıl anlamalıyız? “Safahat” kitabında, “Asım’ın nesli derken iman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, dahası bunları yüceltmek için tüm imkânları seferber eden bir gençlikten ve Mehmet Akif’in Asım’ın Nesli diye hayal ettiği neslin, sadece şiirinde geçen hayali bir kahraman olmadığından, bir sahabe olan ve şehit edilen Asım İbni Sabit’ten (ra) de bahsediliyor.[1]”
Asımın neslini anlamak için öncelikle Akif’i ve onun yetiştiği muhiti tanımalıyız. Akif’in babası Fatih Medreseleri’nde müderristi. Akif babasının yanında camiyi ve medreseyi sevdi ve babasından sağlam bir İslami eğitim aldı. Fatih Camii’nde Esad Dede’den Bostan ve Gülistan dinleyerek Farsça, babasından Arapça öğrendi. Annesi iyi bir aile terbiyesi almış asaletli bir kadındı.
Akif, Halkalı Ziraat Mektebi ve Çiftlik Makinist Mektebi’nde kompozisyon dersi öğretmenliği yaptı ve İstanbul darülfünunun edebiyat bölümüne müderris olarak atandı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Beyazıt ve Fatih camilerinde ateşli vaazlar verdi. Teşkilat-ı Mahsusa adına Almanya ve Necid bölgesine giderek vatan uğruna fedakâr çalışmalarda bulundu. “Çanakkale Şehitlerine” şiirini Necid çöllerinde yazdı. Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen dosdoğru bir adamdı. Ömrü boyunca, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” düsturuna bağlı kaldı. O her zaman bir karakter abidesi olarak anıldı. Akif’in fikirlerini benimsemeyenler bile onun sağlam şahsiyetine hayran olmuşlardı. Akif safahatında bilimin ve çalışmanın önemini anlatmakta, İslam’ın hakikatini ve çalışmanın önemini vurgulamaktadır. Onu tanıyan dost ve düşman herkes, ömrü boyunca hiç yalan söylemediğine şahitlik etmiştir.
Bugün anneler, babalar ve eğitimciler olarak bizler, sahabe timsali olan Asım’ın nesli gibi bir gençliği nasıl yetiştirebiliriz? Seküler bir eğitim anlayışıyla, akıllı telefonların kapsama alanında kalan ve internetin çekici dünyasına dalan çocuklarımıza ve gençlerimize nasıl ruh verebiliriz?
Bunun için öncelikle Akif’in yetiştiği aileyi iyi bilmeliyiz. Akif ilk ve en önemli iman dersini annesinden almıştır.Camiyi ve medreseyi, babasının şefkatli ikaz ve dersleriyle tanımıştır. Babasının yanında camiye ve medreseye giderek camide hem namazı sevmiş hem de oymamıştır. Babasının medresesinde dersler almış ve babasının arkadaşlarında hikâyeler dinlemiştir.
Bizler bugün, Asım’ın neslini yetiştirmek için öncelikle ailelerimizi ideal bir hale getirmeliyiz. Anneler ve babalar çocuklarıyla yakinen ilgilenmeli ve çocuklarına sağlam bir İslami eğitim vermelidir. Çocuğun eğitimi yalnızca okula bırakılmamalıdır. Çocuk temel dini bilgileri evde almış olmalıdır. Evlerimizde sahabe hayatlarının anlatıldığı bir atmosfer oluşturmalıyız.
Okullarımızda mecburi eğitim alan çocuklarımızı seküler eğitimin baskısından kurtarıp, Kur’ani bir eğitimin hürriyetine kavuşturmalıyız. Çocuklarımızı, beyinlerine tek tipleştiren ideoloji zehri enjekte eden şırıngalarından kurtarmalıyız.
Evi, okulu ve camiyi barıştırmalıyız. Çocuklarımızı camiye alıştırmalıyız ve onlara namazı ve Kur’an okumayı öğretmeliyiz. Başta imam hatip okullarında olmak üzere bütün çocuklarımıza İngilizce’nin yanında Arapça, Farsça ve Osmanlıca Türkçesini öğretmeliyiz. Çocuklarımıza okullarımızda sağlam bir iman ve ahlak dersi vermeliyiz. Gençlerimize tarih, coğrafya ve edebiyat sevgisi ile ümmet şuuru kazandırmalıyız.
Mart ayı, Mehmet Akif’i daha iyi anlamak için iyi bir vesile yapılabilir. Geliniz her mart ayını “Safahat okumaları ayı” olarak ilan edelim. Okullarda ve evlerimizde safahat okumaları yapalım, çocuklarımıza şiiri sevdirelim ve onlara milli ve manevi bir ruh vermeye çalışalım.
* Yeni Zelanda şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Allah’ın laneti teröristlerin üzerine olsun.
[1]