Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Ayak parmağına diken batan bir insanın kafası rahat değildir. Vücudu oluşturan her bir hücre sağlıklı olursa işte o zaman vücudun sağlığından bahsedilebilir. Vücudun her bir organı sıhhat ve afiyette olursa başımız selamete erer.
İbn-i Haldun devleti canlı bir organizmaya benzetir. Devletin başının rahat olabilmesi için memleketin her bir köşesinin huzur ve sükûn içinde olması gerekir. Başkent huzurlu olup da memleket huzur içerisinde değilse o ülke için “asayiş berkemal” ifadesi kullanılamaz.
“Hafızayı beşer nisyan ile maluldür.” Merhum Akif bu hakikati veciz bir şekilde şöyle ifade ediyor: “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? “Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” Yakın tarihimize dönüp bir bakalım. Neredeydik nerelere geldik? 28 Şubat sürecince devletin ekonomik yapısı katledilmişti: “1997-2000 döneminde sermaye kesimine 34 milyar dolarlık fazladan faiz ödemesi yapıldı. 1997-1999 döneminde faiz giderleri 5 kat, 2000 yılı dâhil edildiğinde ise 9,4 kat arttı. 1997’den 2001 krizine kadar geçen sürede TMSF’ye devredilen banka sayısı 20’yi aştı. Faiz harcamalarının GSYH’ye oranı 1997’de yüzde 5 iken 2001 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 17 seviyesine çıktı. Merkez Bankası verileri dikkate alındığında ise anılan dönemde dolar karşısında Türk lirası ciddi oranda değer kaybetti. Bu çerçevede 28 Şubat 1997’de 122,1 lira olan dolar/Türk lirası paritesi 26 Aralık 2000 itibarıyla 5,5 kat artarak 675 liraya yükseldi. Döviz kurundaki artış başta ara malı olmak üzere ithalatın maliyetini önemli oranda artırırken, buna paralel olarak özel sektörün dış borcuna önemli bir yük getirdi.”[1]
Gezi olaylarının ekonomiye yıkıcı bir etkisi oldu: İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefer Şener, “üç yıllık sürecin her vatandaşa maliyetinin 1.560 dolar olduğunu söyledi. Şener, “Şüphesiz toplumsal olayların, terörün, 17-25 Aralık sürecinin, Gezi olaylarının ekonomiye ciddi maliyetleri vardır. 2013’te %8,5’lara düşen işsizlik bu tarihten sonra %10’un altına düşmemiştir. 2013’te 2,3 milyon kişi işsiz sayısı 2015’te 3,1 milyon kişiye yükselmiştir. Kişi başı gelirimiz 2013’te 10 bin 822 dolar iken 2015’te 9 bin 261 dolara düşmüştür. Kriz, terör ve toplumsal olayların üç yıl içerisinde her bir kişiye maliyeti bin 560 doların üzeridir” dedi.[2]
Terörü destekleyen belediyelerin finanse ettiği hendek savaşları devletimizin bütünlüğünü ve milletimizin huzur ve sükûnu hedef aldı: “PKK bölgedeki DBP’li belediyeleri örgüt eylemlerini finanse etmek için bir araç olarak kullanmıştır. 1 Eylül 2016’daki kayyum görevlendirmesi KHK’sının hemen akabinde Maliye Bakanı Naci Ağbal, “Özellikle şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki HDP’li belediyeler açık bir biçimde terörizmin finansmanı işini yapıyorlar. Terör örgütünün finansmanını bunlar sağlıyor” ifadelerini kullanmıştır.”[3]
“31 Mart seçimleri bir beka meselesi değildir” diyen gafiller bir kez daha düşünün! Terör örgütünü açıkça desteklediği aşikâr olan bir partiyle ittifak kuran sözde milliyetçiler titreyiniz ve kendinize geliniz! Listelerinde terör örgütü yandaşlarına yer veren Saadetsiz nadanlar agâh olunuz! Vatanperver olduğunu iddia eden solcular, terör örgütlerini destekleyenlerle ittifak kurmakla ne kadar büyük bir ihanet içerisinde olduğunuzun farkına varınız!
Bu memleketin her bir beldesinin, her bir ilçesinin ve her bir ilinin yerel yönetimini cumhur ittifakının namuslu adaylarına teslim etmek milli bir beka meselesidir.
[1]
[2]
[3]