Görünmez bir el sanki dünyayı bir kurtarıcıya hazırlıyor gibi.

Daha önce ülkemizdeki darbeye zemin hazırlama faaliyetlerinden de bildiğimiz için ister istemez kargaşanın, katliamların arttığı bir dünya da bize aynı şeyi düşündürtüyor.

Malum askerî darbeler, kendilerini meşru göstermek için “üretilmiş şiddet”i bahane ederek sahaya çıkıyorlardı; “Bize ihtiyaç vardı, geldik.” diyerek.

Fakat şimdi çok daha iyi biliyoruz ki birileri toplumu bir kurtarıcıya hazırlamış ama ne kurtarıcıya, değil mi?

Şimdi bir düşünün, eğer Filistin’de ya da yaşadığımız bu coğrafyada müdahale edilmesi gereken bir sorun olmazsa ABD buralara hangi gerekçe ile gelebilir?

Ve bu sorunun taraflarından birinin daveti olmazsa nasıl gelebilir ve gelişini hangi uluslararası hukuka göre meşrulaştırabilir?

Biz bir toplumu, bölgeyi ya da ülkeyi bir kurtarıcıya hazırlamanın nasıl olduğu konusunda da oldukça şerbetli bir toplumuz.

Hatırlayalım;

Mondros Mütarekesi 7. Madde: İtilaf devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri stratejik yerleri işgal edecektir.

Yine Mondros Mütarekesi 24. Madde: Vilayet-i Sitte'de (Altı Doğu Anadolu ili; Van, Bitlis, Elâzığ, Erzurum, Sivas, Diyarbakır) bir karışıklık çıkarsa buralar işgal güçlerince mazeret göstermeksizin işgal edilebilecektir.

Bu maddelerin gerçekleşebilmesi için karışıklıkları kimler çıkaracaktı peki? Ermeniler ve Rumlar.

Yani buraları bir kurtarıcıya onlar hazırlayacaklardı değil mi?

ABD ya da galip devletler de “İhtiyaç oldu, geldik yoksa ne işimiz vardı buralarda.” diyecekti değil mi?

Bulgarlar da Ruslar için aynı şeyi yapmamışlar mıydı?

Tabii bütün ihale PKK ile PYD’ye ve FETÖ’ye ihale edilene kadar böyleydi süreç.

Şimdi de onlar hazırlamaya çalışıyorlar bu toprakları kendilerince bir “kurtarıcı” için.

Ama hamdolsun iradeli, güçlü devletimiz ve ordumuz sayesinde bu çabalar hep darmadağın edildi.

Hendek olaylarındaki bütün amaç bir bölgeyi kurtarıp, bir paçavra çekip orada bir gayri meşru yapı ilan edip, ağalarına “Haydi gelin, zemin hazır.” demeyecekler miydi?

İsrail terör devletinin Orta Doğu’daki varlık sebebi de ABD için işte bundan hiç farklı değildir.

Onların görevi kargaşa çıkarmak, ABD’nin görevi de onu gerekçe göstererek bölgedeki nimetlere konmaktır.

ABD’nin siyonistlerin kara kaşına, kara gözüne hayran olmadığını da buradan bakarak anlayabiliriz.

Görevini iyi yapamayan bir İsrail’in ABD için hiçbir değeri yoktur.

Zira “Eğer İsrail olmasaydı, benzerini kurardık.” anlayışı, tam da bunun üzerinden işler.

Bir bölgesel ya da dünya savaşı çıkarmak için bütün fenalıklarını sergileyen, hukukun kara deliğine dönüşmüş İsrail terör yapısı, şimdi de insanlık suçunu elektronik cihazlar üzerinden ve savunmasızlara yönelik olarak işliyor.

Bütün dünyayı endişelendiren çağrı cihazı ve telsiz patlatma olayı, her birimizin yeni karşılaştığı bir hadise ve gerçekten de milyarlarca cihaz düşünüldüğünde, dünyayı neyin beklediği konusu çok derinden tartışmaya açıldı.

İnsanın en önemli ihtiyaçlarından biri olan güvenlik meselesi, yeniden ve farklı bir tehditle tartışılır hâle getirildi.

Dünyanın neye hazırlandığı ve ne ile karşı karşıya olduğumuz konusu uzun zaman konuşulacaktır haklı olarak.

Fakat komploculara da sahanın terkedilmemesi gerekiyor.

Bu konuda da devletlere çok önemli görevler düşüyor.

Toplumlarının ne kadar güvende olup olmadığı konusunda çok daha ayağı yere basan izahlarla oluşan sisin dağıtılması önemli.

Ve elbette millî yazılım ve millî teknoloji hamlelerinin ne denli isabetli olduğunu da bir defa daha ve çok sarsıcı bir gerçekle kavramış olduk…

Uzay çalışmalarının da çok daha hızlı hâle getirilmesi elzemdir; uydular vs.

Uzay Ajansı Başkanı’nın bir sözünü hatırlatarak son vereyim yazıma: “Eğer uzayda yoksanız 30 yıl sonra hiçbir gücünüz olmaz...”