Bölgemizde ne Filistin ne Hamas ne Hizbullah ne Kudüs ne de Gazze sorunu var? Tarih boyunca bütün bölge için tek sorun Yahudiler olmuştur. Yahudiler önce İsa Peygamber’e inananların sorunu oldular sonra Roma’nın. Tarihte en büyük Yahudi sürgün ve imhanın mimarları, Romalılar oldu. Daha sonra İngiliz ve Fransızlar, Yahudileri ağır cezalarla terbiye ve ıslah etmeye çalıştılar. Hatta York’ta pek çok Yahudi’yi yakarak gözdağı verdiler. Ardından İber Yarımadası’nı Hristiyanlaştırmak için Endülüs’te Yahudiler, Müslümanlarla katliam ve mallarına el konularak sürgün edildiler. Osmanlı toprakları sığınakları oldu. Sefarad Yahudileri, sığındıkları Osmanlı topraklarında huzur içinde yaşarken Avrupa ve Rusya Aşkenazi Yahudileri (Siyonist İsrail’i kuranlar) tarafından eşit kabul edilmeyerek ötekileştirildiler. Maruz kaldıkları son büyük cezalandırmanın mimarları da bugünkü Batılı destekçileri oldu. Avrupalıların kurtulmak için işgal ettikleri Filistin topraklarına yerleştirdikleri siyonistler, Hitler’in yok edici uygulamalarını zihin heybelerinde taşıyarak bölgeye getirdiler ve acımasızca mazlum Müslüman halka ve bölgede yaşayan Hıristiyanlara karşı kullanmaktan çekinmediler. Üç Sami din için kutsal kabul edilen topraklarda, Siyon geleneğinin mabedini putlaştırdılar ve asırlardır burada yaşayanları mülteci hâline getirdiler.

Evanjelist-siyonist ittifakın bölge için sahici, inandırıcı ve insanlık yararına bir projesi yok. 7 Ekim 2023 günü Gazze’de başlayan soykırım ve Gazze’yi mekânsızlaştırma katliamı yeni bir işgal, ilhak ve yerleşim girişimidir. 1967 Arap-İsrail Savaşı’ndan sonra gerçekleşen topraklarla ilgili alınan BM kararlarının, hâlâ uygulanmadığı ve görmezden gelinerek ilhak edildiği unutulmamalıdır. 

Filistinli mazlumların kanı üzerinden bölge ülkeleri de savaşa çekilerek siyonist yayılmacılığın teopolitik hedefleri için yeni bir Ortadoğu-Filistin denklemi kuruluyor. Bunun için mahallede cam kıran haylaz çocuğu koruyan ağabey tavrıyla kuralsız emperyalist devletler, düzenledikleri BM yöntemlerini görmezden gelerek şımarık siyonist ve soykırımcıyı korumaya devam ediyorlar. Şam, Beyrut ve Tahran’da gerçekleşen terör, Batı ittifakının İsrail’e tanıdığı ayrıcalıklı haktır (!); çünkü BM’nin veto hakkı olan görünmez en büyük gücünü evanjelist-siyonist ittifakının temsilcisi olarak elinde bulunduran sorunun kaynağı İsrail’dir.

Heniyye’nin ateşkes ve barış girişimlerini yok ederek parçalayan İsrail, Filistin başta olmak üzere bölge ülkeleri ile hiçbir durum ve şartla barış istemiyor. İşgalci, soykırımcı ve yerleşimci, yayılmacı siyonist İsrail, 1967 sınırlarına çekilmeden ve emperyalist ülkeler korumacı tavrından vaz geçmeden ufukta barıştan bir iz olmayacak. 

Batı emperyalizminin Ortadoğu olarak tarif ettiği coğrafyada huzurun biricik şartı, Bölgede bir Filistin sorunu olmadığı ve bütün meselelerin kaynağının İsrail olduğu gerçeğidir. Bölgede tek bir sorun var: İSRAİL!

ABD ve İsrail’in stratejileri doğru okunduğunda karşılaştığımız biricik hakikat, adı geçen evanjelist-siyonist ittifakının bir barış ve sınırları belirlenmiş iki ülkeli ve Filistinlilerin iki bin yıldır yaşadıkları topraklarına dönerek yeniden insanca yaşamalarını istemedikleri hakikatidir. Filistinli grupların Çin’de anlaşarak tek bir Filistin idealinde birleşmeye karar vermelerinin hemen ardından halkta en çok karşılığı olan siyasi liderin alçakça katledilmesi de bize bunu açıkça anlatıyor. Sorun Filistin ve Filistinliler hatta İsrail bile değil, evanjelist-siyonist ittifakıdır ve bu ittifak sadece bölgenin değil dünyanın geleceği için en büyük tehdittir.

İsrail ve iş birlikçilerinin İsmail Heniyye’yi terörist yöntemlerle şehit etmesi, Çin’de gerçekleşen uzlaşmaya zarar vermenin yanı sıra barış ve ateşkes umutlarını da berhava etti ve muhtemel iki devletli çözüm alternatifini asla istemediklerini, “üç aşamalı ateşkes zırvalarının” bir oyalama ve göz boyama olduğunun dünyaya ilanıdır. Hatta uzlaşmaya aracılık eden Çin başta olmak üzere taraf üçüncü ülkelere de tehdit ve gözdağı vermektir. 

Evanjelist siyonist ittifak, 19. yüzyıl sonlarından başlayarak Filistinlileri katlediyor, katledemediklerini hapse atıyor, hapisten çıkanları da sürgüne gönderiyor. Bir asrı aşan bu uygulamalar, siyonist işgalcilerin Filistinlileri teslim olma ve mücadeleden vazgeçme noktasına getiremedi. Evet, bugün temel sabitesi İslam olan ve kurulurken İsrail'in varlığını asla tanımayacağını dünyaya ilan eden Hamas; barış, ateşkes ve iki devletli çözüm noktasına geldi ve lideri Heniyye, asla barış istemeyen soykırımcı ve yayılmacı Batı ittifakı ve tetikçi İsrail tarafından kalleşçe katledildi. Terörü yayılmacılık için kullanan ve BM’de temsil edilince devlet olduğu varsayılan bir çete tarafından esir alınan ve esir alanların Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda uçak gemileriyle korumaya aldıkları barbarlar, kendilerini güvencede hissettikleri sürece sorun büyüyerek ve yayılarak devam edecektir. Bölgede, bölge devletlerinden kaynaklanan bir sorundan çok; bir İsrail ve siyonist sorunu var. Ellerindeki medya gücüyle Müslümanları terörist ilan ederek oluşturdukları algı, sadece emperyalist devletleri ve postkolonyal dürtülerle yaşayanları etkiliyor. İnsanlık ailesinin vicdanlı mensupları artık bu antisemitist ve Holokost masallarıyla donatılmış arkaik arzımevut ütopyasına inanmıyor.

Batılı stratejistlerin tarif ettiği Ortadoğu; Mısır, Suriye, Ürdün, İran, Arap Yarımadası, Türkiye, Pakistan, Yemen, Kuzey ve Doğu Afrika … dâhildir ve bu bölge emperyalistler için hâlâ sömürülmesi gereken yerlerdir. Ve bu bölge ancak bölge devletlerinin egolarından sıyrılarak aklıselimle bir araya gelmeleri ile huzur bulabilir ve bu huzursuzluğun kaynağı da önemli ölçüde kendileri değil. Bölgedeki ateşin sebebi evanjelist- siyonist ittifakın desteklediği çıbanbaşı İsrail’dir.

19. asır sonlarında başlayan ve 20. yüzyılda Müslüman dünya başta olmak üzere insanlık ailesinin başına musallat olan yayılmacı, soykırımcı, gasbederek yerleşimi meşru sayan soykırımcı siyonist, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren mesihçi teopolitik tehdit kapasitesini korumacıları yardımıyla yeni bir boyuta taşıdı. Teopolitik strateji artık sadece bölge ülkeleri için değil, Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda onlara bekçilik yapan gemilerin sahipleri başta olmak üzere bütün dünya için birincil tehdit ve güvenlik sorunu hâline gelmiştir. 

Dünya ve evanjelist postkolonyal devletler eğer barış ve huzur istiyorlarsa siyonist İsrail ve mehdiliğe soyunan Netanyahu’yu durdurarak “Tanrıyı kıyamete zorlamak” masalından vaz geçirmelidir. Siyonist teopolitik inanmışlık, arkaik bir değer bile taşımamaktadır artık. Buna rağmen kendilerini, insanlığı tehdit eden İsrail’in güvenliğinden sorumlu hisseden ülkeler için de İsrail bir güvenlik sorunudur. Dünya, masalların büyülü dünyasından sıyrılarak insanlık için endişe etme noktasındadır. İnsanı ve insanlığı hafife alan siyonist çete ve elebaşısı, er geç Hitler’in akıbetini yaşayacaktır.  

**

İsmail Heniyye: Şehit! 

Bin yıldır sahibi olduğu Filistin topraklarında mülteci olarak dünyaya gelen, işgal altındaki vatan toprağı özgür olsun diye yaşadığı sürece mücadele eden, hapsedilen, siyonist İsrail’in zulüm odalarında insanlık dışı işkencelere maruz bırakılan İsmail Heniyye, serbest mülteci olduğunda sürgün edildi ve sürgün yılları dâhil hayatının her anını inandığı dava için feda eden, şehadete yemin etmiş bir Müslüman idi. Yaşarken daha fazla can yitirilmesin diye bölgede barış ve ateşkes müzakereleri sırasında çocuklarının ve torunlarının şehadet haberi verildiğinde, torunlarının hiçbir Filistinli çocuktan farklı olmadığını söyleyerek müzakerelere dönme iradesi ortaya koyan bir liderdi. Asla bölgede huzur ve barış istemeyen siyonist İsrail ve destekçisi ülkelerin iş birliği ile Tahran’da şehit edildi. Özgürlük ve onur savaşçısıydı. Şehadetiyle Hz. Hamza, Mute Savaşı kahramanları ve Selahattin Eyyubi’nin şehit kardeşleri ile Kudüs yıkılmasın diye ayrılan son Osmanlı gazileriyle şehitlik ufkuna yürüdü. Şehadeti, Müslümanların uyanış ve yeniden diriliş muştusu olsun. Selam sana.