“Ben sözlerimle seni övme gücüne sahip değilim, ancak senden bahsetmekle sözlerim kuvvet kazanır ya Rasulallah” diyen, Peygamber şairi Hassan b. Sabit (r.a.)’ın hitabıyla girebilsek O’nun (s.a.v.) kutlular kutlusu âlemine…

Sevmek kadar güzel şey nedir acaba?

Allah ve Rasul’ünü sevmek.

Bu sevda ile yanmak. Bu muhabbet ile ağlamak…

Coşkun sular misâli çağlamak…

Suya katılan şeker misâli, bu aşk şarabının içinde erimek.

İşte insan olmak, işte kul olmak, işte sultan olmak…

Kutlular kutlusu doğumunun her bir yıldönümünde, almamız gereken haz ve lezzet budur işte. Eriyen mumlar misâli,  nur huzmeleri arasında yokluğa bürünmek.

Sevda yüklü bulutlar olup çorak gönülleri yeşertmek. Hasretiyle yanıp kavrulduğumuz Rabbimizin en sevdiğine sevgili olabilmek.

O’nun bıraktığı izlere yanaklarımızı koyarak yürümek… O’nun nefesiyle nefeslenebilmek… O’nun çektiği yükten bir miktar yüklenebilmek… O’nun davasına odaklanabilmek.

Sallallahü Aleyhi ve Sellem!

O’nun diriliş muştuları sunan eşsiz mesajına kulak verenler, ebediyetin ufuklarında yer alacak bahtiyar insanlardır. Zira O’nun davası hak, O’nun nefesleri hayattır.

Geçmiş ve geleceğin en güzel kulu, en güzel insanı Muhammed Mustafa Sallallahü Aleyhi ve Sellem’e tabi olmak kadar tabiî olan ne var ki acaba?

O’nunla olmanın değeri ancak, O’nsuz olan insanlara bakmakla anlaşılır. Bize düşen şey, bu değeri bilmek ve ona sahip çıkmaktır.

Sallallahü Aleyhi ve Sellem!

Rabbimizin en yüksek ahlâkını tasdik ettiği ey güzel insan!

Sana ümmet olmanın şerefini taşımaktan daha büyük şeref ne olabilir ki!

Bu manayı kavrayan şair Nabiler gibi haykırmak istiyoruz sevincimizden!

Yeter ki kabul eyle ümmetliğine, yeter ki adımızı an bir kerecik.

Biliyoruz dağ gibi kum yığınından sadece bir kum taneciği olduğumuzu.

Yine biliyoruz, adı anılmayası yokluğumuzu..ama ne olur bir kerecik an ki, anlayalım yanında varlığımızı.

Senin yanında var olmadan, anmaz ki bizi yüce Yaratan! Zira ancak “Sana itaat eden” kabul olunur ilahîdergâha.

Âlemlere rahmet varlığını hissederken gönüliklîmimde, yeniden doğmak gibi bir duygu yaşarım içimde…

Ya Rasûlallah! Sen doğunca ben hayat buldum, Sen doğmasaydın kim ya da ne hayat bulurdu acaba?

Sendin İsa’nın nefesi, Musa’nın âsâsı…

Sendin İbrahim’in duâsı, Âdem’intevbesi.

Seninle hayat bulmuştu, Nuh’un Seni taşıyan gemisi.

Yusuf’a güzellik oldun, İsmail’e kurban. Göklerde melekler sana hayran!

Sendin Yunus’u karaya taşıyan…

Sana sonsuz salât ve selâm…!

Bilerek ya da bilmeden hasretini çekerken şu ihtiyar dünya, senin diriliş muştularına ne kadar da muhtaç!

Âh insanlığını unutmuş insanlık!

Dehlizlerden kurtuluşun yine onun muştularına muhtaç! Tıpkı on dört asır öncesinde olduğu gibi. Keşke bunu bir bilebilsen!

Sallallahü Aleyhi ve Sellem!